Yeni Baskının Önsözü(Dr.Suphi es-Salih)

KUR´AN İLİMLERİ

Yeni Baskı Hakkında

Kitobrn rlk baskısı 1958 yılında yapıldı. Okuyucu o baskıda, Kur´onta ilgili koıuıların en hassas atanlarının, öğrenci ve araştırmacıların zevklerini kazanan ve bu konularda birşey-ler öğrenmek isteyen çevrelerce de anlaşılması güç olmayan ilmi ve basit bir uslûb ile an-tcrtrlan üniversitede verilmiş bir seri konferanslara şahit oldu. Bu seb&bie dinî ve ilmî çev­relerde hüsn-i kabul gördi;. Hüsn-i kabul gören bu konferansların dinî yahut ilmî bir et­ken ile veya her iki hususa bir cevap olarak islâml kitaptan yayınlayan yayın evlerince neşredilmesinde hayret edilecek bir taraf yoktur.

Ancak ben kendim - o baskısı ile - kitabın iki yri boyunca Dmaşk Üniversitesi Ede­biyat Fakültesi «Arab Dili İlimleri» talebelerine verdiğim üniversite ders notlarının derle­mesinden öte birşey ihtiva etmediğini biliyordum. Bu nazari derslerde hedefim, talebelerin elinde, tefsir hakkındaki ilmî çalışmalar için bir anahtar olmasından başka bir şey de de­ğildi. 3u sebeple birinci Daskıya yazdığım kısa önsözde «konulan» arzederken kolay on-loşılırlık ve vecîzliği esas aldığımı açıkça belirtmiştim. Meseleleri derinlemesine işlemeyi ve şumulluğu hedef edinmemiştim. Yine, Kur´anla HgjJi birçok ilmi konuyu basitleştirmek ve İ&lâm-Arab kültürü öğrencilerinden araştırıcıların zihinlerine yaklaştırmak çabasından öte birşey yapmadığımı açıkça beyan etmiştim.

Bu baskıya gelince, buıada hemen hemen her konu yerfi sayılır. Şayet konuya ilave yapılmamışsa en azından ifadeler yeniden gözden geçirilerek daha düzenli ve daha parlak bir uslûb ile anlatılmıştır. Bu «araştırmaların» taksiminde takip ettiğim metodun okuyucu tarafından güzel ve yeni bir metod olarak karşılanacağını umarım. Çünkü bu incelemeleri, fo&ıltanyla tam bir uyum içerisinde ve mantıkî bir silsile takip edecek şekilde dört bölü­me ayırdım. Birbirini takip eden her bölüm ve içindeki fasıllar her Arabın ve her Müslü-man+n bilmesi gereken Kur´anî meseleleri ihtiva etmektedir.

İlk bölümü üç faslı ile Kur´an ve Voliye ayırdım. Vahiy vakıasına, geniş yer verdim. Çünkü Kur´an´ı ilgilendiren bu çalışma için vahiy konusu bir hazırlık ve mukaddime duru-murtdodır. Ayni şekilde Kur´an-ın taksit taksit inmesi ve bunun hikmetlerine de geniş yer ayırdım. Öğretimin tedricîliği hususunda derine inmek ile sathîlikler arasını ayırmaya çok büyük önem veririm.

İkinci bolümde Kur´an tarihine yöneldim. Bu bölümü teşkil eden üç fasılda Kur´amn ceın´i ve yazılmasını izah ettim. Burada müsteşriklerin ve «acemteşme peşinde olanlarına biıçok şüphelerine cevap verdim. En sağlam tarihî vesikaların ifade ettiği şekilde yedi harf konusunu tartıştım. Öyle sanıyorum ki bu harfleri incelerken İslâm âlimlerinin, kötü­sünü iyisinden ayırsınlar cıiye muttali olmalarına değer önemli İslâmî meseleleri dile ge­tirdim. Dilerim anlattıklarımız hayırdan başkası olmasın. Bu bölümün fasıllarının birinde Osmanî Mushaflann geçirdiği tecvîd ve tahsîn yönlerini arzederken Kur´an! resmin (yazı, hareke, noktalama vs.) doğuşu ve gelişimiyle ilgili olarak vardığım bazı yeni tahkikleri ek­ledim. Betki bu ilâveler Arab yazısının gelişimi ve şeklinin islahı üzerinde çalışanlara fay­dalı olur.

Yukarıda sözkonusu eniğimiz iki bölüm - bu baskıda onlara yapılan ilâvelere rağmen -üçüncü bölüme nozaran fa/ia tafsilâtlı sayılmaz. Bu bölümü, sekiz faslıyla tamamen «Kur´­an İlimleri» ne ayırdım. Bu bölüm yalnız başına kitabın yarısından fazlasını kapladı. As­lında böyle olması gerekliydi de. Çünkü kitabıma «Kur´an İlimleriyle İlgili Etüdler» ismini verdim. Fasıtta-rmın, Kur´an ilimlerinin kendilerini teşkil eden konuları ihtiva etmesi ka­çınılmazdı.

Bu üçüncü bölüm birçok güzel tahkikatı içermekle ve doyurucu yeterli ilâvelerle ayrı bir imtiyaza sahip olmuştur. Kitabın ilk baskısını okuyanlar bu farklılığı apaçık görecek­lerdir Yapılan bu tetkik ve ilâvelerin en önemlisi; nâsih ve mensuh problemine güçlü ve parlak bir şekilde ışık saçmış olmamızdır. Halbuki birinci baskıda bu probleme yer ver­memiştim. İslâm Âleminin çeşitli bölgelerinde yaşayan âlimleri özellikle bu konuyu büyük bir titizlikle okumaya davet ediyorum. Çünkü bu konunun kavranması ve hedeflerinin id­rak edilmesinde büyük yararlar umuyor ve onda anlatılan meselelerle ilgili samimî ve ilmî eleştirilerini canı gönülden bekliyorum.

Yine âlimleri «Nuzûl Sebepleri» ve «Mekkî-Medenî» fasıllarını da okumaya davet edi­yorum ki bu bölümlerde eğilimimin doğruluğuna güvenim artsın yahut yanıldığım ve unut­tuğum noktaları tesbit edebileyim. Özellikle başlangıçlarında, nuzûl sebepleri konusunda müelliflerin içine düştükleri mübalağa ve mugalatalara dikkatleri çekiyor ve umumî sebep­leri olan bazı âyetler için hakikî sebepler zikredilmesini reddetmeye meylediyorum, Aslın­da âyetler arası uyum ve sûreler arası ilgiyi keşfedip âyetleri sebeplerinin dışına taşıra-rak nuzûl sebeplerinden iıer birini aşıp insanî «örnekleri» resmetme hususunda zaman ve mekânı takip ederek tarihi sebep ile edebî siyak arasını cemetmenin gerekli olduğu ka­naatini taşıyorum. Ayrıca çeşitli dönemleri: Başlangıç, orta ve son merhalelerden oluşan-Mekkî ve Medeni - merhalelerin altısından bahsederken her merhaleyi diğerinden ayıran konular, merhalelerin tasvir ettiği sahneleri, anlattığı kıssalar ve fasılaları ile lafızlarında-ki nağme ve ahenk hakkında verdiğimiz ölçülere de dikkatleri çekmek isterim.

«Tefsir» i de bu üçüncü bölümün şümulüne alabilirim. Çünkü bu ilmin meseleleri -tedvin çağından beri - Kur´an meselelerinin ana meseleleri olagelmiştir. Ancak önemine işaret etmek ve sânını yüceltmek için ayrı bir bölüm içerisinde ele almayı tereih ederek ona, konuların en yakını olan «i´câz» konusunu ekledim. Allah´ın Kitabında İ´câz yerlerini onaya koymak için onda beyânî yönü bariz olmayan Kur´an tefsirinin, alınmaya değer bir tefsir olabileceğini neredeyse tasavvur edemiyorum. Bana öyle geliyor ki, İslâm âleminde bulunan dinî konularla ilgili bütün fakültelerle orta dereeeli okullarda beyânî tefsir üzerin­de çalışmaların yapılması gereklidir. Burada özellikle Ezher Üniversitesi ile ona bağlı ens­titüleri, Şam ve Bağdad´duki Şeriat Fakültelerini anmak isterim. Çünkü bu ilmî kalelerde -Allah, zamanın getireceği fitnelerden onları korusun- ilgi duyulan fıkhî yönün, edebî yönün alanına taşarak onu sönük hale getirmemesi bir zarurettir. Çünkü Kur´an´ın edebi ile edeb-lenmek, İslâmî asırların hepsinde hükümlerini bilmeyi tamamlayıcı olarak olagelmiştir. Edebî yönün önem kazandığı cağımızda da bunlardan her bir yönün diğerini tamamlama­sından başka çıkış yolu yoktur. .

Belki de - bu baskıda - son bölüm olan dördüncü bölümü tefsir ve i´câz konusuna hasretmeye beni sürükleyen sebep budur. Bu bölümde tefsirin doğuşunu ve gelişimini in­celedim. Kur´an´ın Kur´ania tefsir edilmesinin nasıl sağlandığını açıkladım. Bütün bu hu­susların, çağımız i´câz mefhumuyla ilgisini ortaya koymaya çalıştım. Teşbih, istiare, kina­ye ve meçâz nevileri düşüncesi hususunda eski belagat İstılahlarına hayat sunmaya gay­ret ettim. Kur´arıın büyüleyiciliğini - birinci derecede - iç âhenge (mûsikîye) bağlayarak bu ânenge yeni bir fasıl ayırdım. Olabilir ki okuyucu, bu bölümü kısa bulup daha fazla yer ayrılmasını orzu ediyordur. Lâkin kanaatımca bu haliyle, Kur´an´ın hayret verici üstün bir üslûp ile nesir ve şiirin üstün meziyetlerini bir arada topladığı düşüncesini oluşturmaya yeterlidir.

Allah´tan, bu «incelemeler» de yazdığını her harfi, çizdiğim her satırı ve kendisine da­vet ettiğim her düşünceyi kendi yüce rızası için samimi kılmasını dilerim.[1]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Dr. Subhi es-Salih, Kur?an İlimleri, Hibaş Yayınları: 11-12.