Temenni

Temenni; lügatte, babından fiilinin masdarı olup bir

şeyi istemek mânasına gelir.[1] Istılahta ise temenni; gerçekleşmesi im­kansız olduğu için vukuu umulmayan, fakat sevilen veya istenen bir şeyi arzu etmektir. Yani arzu edilen şey, ya imkansızdır. Veya imkan dairesinde olduğu halde gerçekleşmesi çok uzak bir ihtimal dahilindedir.

(Veya Kısaca Temenni: Bir şeyi arzu etmek ve meydana gelişine hasret çekmektir.)

Temenni için aslında vazedilen kelime "leyte" dir. Bazen, edebî bir gaye için » edatları da temenni için kullanılır.[2]

Tereccî : Eğer sevilen şey, gerçekleşmesi umulan güzel bir şey ise buna "tereccî" denilir. Ve bu durumda kullanılır. Bazen de edebî bir gaye için kullanılır.[3]

Konu ile ilgili bazı misâller:

İbn Rûmî (Öİ.283/896) Ramazan ayı hakkında şöyle demiş:

«Keşke ondaki (Ramazan ayındaki) gece bir ay kadar uzun olsaydı. Ve onun gündüzü bulutun geçişi gibi geçseydi. »[4]

Yüce Allah şöyle buyurmuş: sefâatçılarımtz olsaydı da bize şefaatte bulunsualardı.»[5] el-Cerîr (öl. 110/728) bir şiirinde şöyle demiş:

«Gençlik, günleri övülerek geçti. Keşke o (gençlik) satın alınsaydı veya geri dönseydi.» [6]

« Ey bağırtlak kuşu sürüsü! ´(Sizden) kanadını bana ödünç olarak verecek biri var mı? Belki ben (onunla) sevgilime doğru uçup gideceğim.» [7] Bu dört misalde, istenen şeyin gerçekleşmesi imkansızda.

Yüce Allah şöyle buyurmuş: «. Ke§ke Karun´a verilen mal gibi bizim de olsaydı/...»[8] Bu misalde, istenen şeyin gerçekleşmesi mümkündür, fakat elde edilmesi şiddetle arzu edilmez.

«Keşke bir gün gençlik geri dönseydi de, ihtiyarlığın yaptığı şeylerden ona haber ver şeydim.» [9]

«Keski benimle sevenlerim arasındaki uzaklık, benimle musibetler arasın­daki uzaklık kadar olsaydı.» [10]

Sarı1 el-Ğavânî(Müslim b. Velîd) (Öİ.208/823), bir şiirinde şöyle demiş:

mak için, temennî edilen şeyi, imkansız olan bir nesne şeklinde göstermektir.

«Çocukluk günleri ve zamanı amma da güzel idi. Keşke az da olsa o gün­ler (olduğu gibi) kalsaydı.»[11] Bu beyitte, arzu edilen şey mümkün olabilir.

«Keşke sevgililerin arzusu âdilâne olsaydı ve böylece her gonüle, ta­hammül edebildiği şeyi yükleseydi.»[12] Bu beyitte, arzu edilen şey müm­kündür. Meydana gelmesi de arzulanıyor.

Fakirin şöyle demesi gibi: «Keşke bin dinar par­am olsaydı!.[13]

Temmennî ile ilgili bazı âyetler:

Yüce Allah şöyle buyurmuş: « (bu aîesden) çıkmaya çare olsaydı?» Bu âyette,"Hel" mânasına kullanılmıştır.[14] Burada, arzu edilen şey mümkündür. Yüce Allah şöyle buyurmuş:

vun , Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap. Belki onunla yollara, göklerin yollarına ulaşırım da...» Bu âyette, istenen şeyin gerçekleşmesi mümkün değildir.» leyte" yerine kullanılmıştır.[15]

Yüce Allah şöyle buyurmuş: ««(Kafirler âhirette diyecekler ki) Ah keşke bizim için (dünyaya) bir kere daha dönüş olsa da, müminlerden olsak.» Bu âyette, edatı, "Leyte" yerine kulanılmıştır. İstenen şeyin gerçekleşmesinin imkansız olduğunu vurgulamıştır.[16]« Belki de Allah, ondan (boşanmadan)sonra yeni bir durum meydana getirir.»[17]

«Keşke onlarla beraber ol­saydım da ben de büyük bir başarı kazansaydım.»[18]

« yumuşak (tâvizkâr) davranasın da´, onlar da sana yumuşak davransınlar.»[19]

«Keşke benim size karşı (koyacak) bir gücüm ol­saydı...»[20]

dünyaya geri gitmemiz´mümkün olsaydı da, şimdi onların bizden uzak­laştıkları gibi, bit de onlardan uzaklaşsaydık.»[21]

«te/z Firavuna gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyle­yin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.»[22]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mu´cemü´l-mekâyis fi´İ-luğa, s.966; el-Kâmus, s. 1721; Lisânü´l-´arab, 15/293.

[2] Lisânü´l-´arab, 15/294-295.; el-Bürhân, 2/321-322 ; Mu´terakü´î-akrân, 1/337;
[3] el-Külliyyât. s. 314-315, 468; el-Belâğatü´î-vâzıha, s. 207; İlmü´l-Me´ânî, s. 113-114;

Cevâhiru´l-belâğa, s. 103; el-Belâğatü´l-´arabiyye, 1/251-252; Mecâmi´u´l-edeb, Ilm-ı Me´ânî, s. 170.

"Hel" ve le´aIIe" deki edebî maksat; temennî edilen şeyin - kendisine çok önem verildiği ve Özlem duyulduğu için- meydana gelmesi yakın ve mümkün olan bir şekilde göstermektir. "Lev"deki edebî gaye ise; temennî edilen şeyin az ve nadir olduğuna dair hakkında bilgi vermektir. Çünkü konuşan kimse onu, yasak olan bir şey şeklinda gösteriyor. Nitekim lev" kelimesinin asıl ma´nası; fiilü´ş-şart gerçekleş-mediği için, şartın cevabının meydana gelmemesini ifâde etmektir. deki edebî maksat ise; elde edilmesinin uzak olduğunda mübalağa yap-

[4] et´Belâğatü´l-vâzıha, s.206; İlmü´l-Me´ânî, s.l 12: el-Belâğatû´l-´arabiyye, 1/254.

[5] A´râf suresi, 7/53; ayrıca bk., el-Bürhân, 2/321; Mu´terakü´l-akrân, 1/338; el-İtkân, 2/895; e/-/zt!/ı, 1/227; Safvetû´t-tefâsîr, 1/450; el-Belâğatü´l-vâzıha, s. 206; //m«7-Me´ânî, s.l 13; Cevâ-hiru´l-belâğa, s. 103; el-Câmi´, s. 72;´Ulûmü´/-be!âğa, s. 60;
[6] el-Belâğatii´l-vâzıha, s. 20; el-Belâğatü´l-´arabiyye, 1/254.

[7] el-Belâğatü´l-vâzıha, s. 20; İlmü´l-Me´ânî, s. 113; Cevâhiru´l-belâğa, s. 104; el-Câmi´,s. 72; el-Belâğatü´l-´arabiyye, 1/254; Mu´cemü´l-mustalahâti´l-belâğiyye, s. 419.

[8] /Tûm.v .wresj, 28/79; ayrıca bk., el-Belâğaîü´t-vâzıha, s. 206; İlmü´l-Me´ânî, s.l 12; Cevâhiru´l-belâğa, s. 103; ´Ölümü´l-belâğa, s. 60; Mu´cemü´l-mustalahâti´l-belâğiyye, s. 418.

[9] Miftâhu´l-´ulûm, s. 303; el-îzâh, 1/227; el-Mutavval, s. 225; el-Belâğatü´l-vâzıha, s. 206; İlmü´l-Me´ânî, s. 112; Cevâhiru´l-belâğa, s. 103; Mu´cemü´l-mustalahâti´l-belâ-ğiyye, s. 418.

[10] el-Belâğatü´l-vâzıha, s. 208; ´Ulûmu l-belâğa, s. 61.

[11] el-BelâğatiVİ-vâzıha, s. 208.

[12] Ağe., aynı yer.

[13] Delilü´l-Belâğati´l-vâzıha, s. 186.

[14] Mü´min sûresi, 40/11; ayrıca bk-, et-Tefsîrü´l-münîr, 24/86.

[15] Mü´min suresi, 40/36; ayrıca bk., Mu´terakü´l-akrân, 1/338; el-İtkân, 2/895; Atnül-mustalahâti´l belâğiyye, s. 419.

[16] £i/öra $«/-mı,26/102; ayrıca bk., Mu´terakü´l-akrân, 1/338; el-İtkân, 2/895; */-Tefstrü´l-münîr, 19/176; İlmü´l-Me´ânî, s. 113; Cevâhiru´i-belâğa, s. 104; el-Belâğa-tü´l-´arabiyye, 1/253; Mu´cemü´l-belâğati´î-´arabİyye,s. 661.

[17] Talâk suresi, 65/1.

[18] Nisa suresi, 4/73; ayrıca bk., Mu´terakü´l-akrân, 1/338; el-İtkân, 2/894.

[19] /fa/em i«rc.vi". 68/9; ayrıca bk., el-Bürhân, 2/322; Mu´cemü´l-mustalahâti´l-belâğiyye, s. 419; et-Tefsîrü´l-münîr, 29/50.

[20] Hud suresi,11/80.

[21] Bakara suresi, 2/167; ayrıca bk., Mu´terakü´l-akrân, 1/338; el-İtkân, 2/895;
[22] Taha Suresi 20/43-44; ayrıca bk., et-Tefsîrul-mümr, 16/215; el-Belâğatü´l-´orabiyye,1/253.