El-Ahnef İbn Kays - 1

«Beni Temîm´e efendi oluyor»

«El-Ahnef İbn Kays, şerefin ve üstün­lüğün öyle bir derecesine ulaşmıştı ki ne vali olmaya aldırıyor ne de valilik­ten azledilmeye».[1]

Şam (Dımeşk) çiçekli ve kokulu bahçeleriyle gururlanarak ilkba­harın güzelliğine gülüyordu.

Müminlerin emîri Muaviye İbn Ebî Süfyan´ın sarayı gelen heyet­leri karşılamak için hazırlığa başlamıştı.

İlk gelene halifenin huzuruna girme izni verilir verilmez Muavi­ye´nin kızkardeşi Ümmü´l-Hakem Bint Ebî Süfyan hilâfet meclisinde rivayet edilen Resûiüllah´a (s.a.v.) ait hadisleri dinlemek, müminlerin emîrinin arkadaşlarının anlattığı enteresan haberleri, şaheser niteli­ğindeki şiirleri ve doyurucu hikmeti öğrenmek için perdenin gerisin­deki yerini aldı.

O, akıllı, gayretli ve şerefli istekleri bulunan bir hanımefendiydi.

O, kardeşi Muaviye´nin, halkın kendi huzuruna, derecelerine gö­re, girmelerine izin verdiğini biliyordu.

Resûlüllah´ın (s.a.v.) ashabını diğerlerinden önce alır sonra onla­rı büyük tabiîler, ilim ehli ve şeref sahipleri takip ederdi.

Ancak Ümmülhakem kardeşinin ilk ziyaretçisini biraz önemsemez bir şekilde karşıladığını anladı ve ona şöyle dediğini duydu:

«Ahnef! Vallahi, siffın gününü bir defa daha gözlerimin önüne getirdim. Senin bizden ayrılmanı ve Ali İbn Ebî Talib´în yanında yer almanı hatırladım da kalbimde ancak, ölünceye kadar sürecek bir üzün­tü meydana geidi».

O, adam hemen şu cevabı verdi:

«Muaviye! Vallahi, sana kızan kalplerimiz halâ göğüslerimizde durmaktadır...

Sana karşı çektiğimiz kılıçlar halâ ellerimizdedir.

Eğer sen savaşa bir parmak ucu kadar, yaklaşırsan biz bir karış yaklaşırız.

Eğer sen ona doğru yürürsen, biz ona koşarak gideriz.

Vallahi, ne senden bahşiş almak arzusu ne de zulmünden korkma bizi sana yaklaştırır.

Biz ancak sana, arayı düzeltmek, biraraya gelmek v,e müslüman-ların tümünü birleştirmek için geldik».

Daha sonra geri dönüp geldiği yerden çıktı.

Ümmülhakem, Halife´ye hiç çekinmeden karşılık veren bu ada­mı görmek için örtünün ucunu kaldırdığında, kısa boylu, çelimsiz, saç­ları dökük, dişleri biçimsiz, çenesi ileri çıkık, gözleri çökük ve ayak­ları eğri bir adam gördü. O, bir insanda bulunabilecek kusurların hep­sinden nasibini almıştı.

Kardeşine dönüp şöyle dedi:

«Ey müminlerin emîri! Halifeyi minderinin üzerinde tehdit eden bu. adam kim?»

Muaviye derin bir nefes aldıktan sonra şu cevabı verdi:

«Bu adam; kızdığı zaman, neye kızdığını bilmeden onunla birlikte yüzbin Temimli´nin de kızdığı bir adamdır...

İşte o Beni Temim´in efendisi, Arapların nadir şahıslarından ve fetih yapan kahramanlarından olan el-Ahnef İbn Kays´tır».

Geliniz, el-Ahnef İbn Kays´ın hayat hikâyesini başından itibaren görelim.

Hicretten üç yıl önce, Kays İbn Muaviye es-Sa´di´nin, ez-Zahhak ismini koyduğu bir oğlu doğmuştu.

Ancak halk kısa süre sonra, ayaklarındaki eğrilikten dolayı ona ei-Ahnef lâkabını taktılar. Daha sonra bu lâkap onun asıl adını unut­turdu.

El-Ahnef´in babası Kays, kavmi arasında ne yüksek bir mevki-deydi, ne de aşağı durumdaydı. Orta seviyede bir insandı.

El-Ahnef Necid topraklarından olan Yemame´nin batısındaki ev­lerden birinde doğmuştu.

Babası daha o yürümeye başlamadan çocukken öldürüldüğünden, o yetim olarak büyümüştü.

Daha bıyıkları terlemeden, İslâm´ın nurları kalbini kaplamıştı.

Resûlüllah (s.a.v.), vefatından birkaç yıl önce ashabından birini İslâm´a davet etmek üzere el-Ahnef İbn Kays´ın kavmine göndermişti.

Davetçi, kavmin ileri gelenleriyle biraraya gelip onları imana teş­vike, İslâm´ı onlara arzetmeye başladı. Kavim sustu, birbirlerine bak­maya başladılar. Orada bulunan el-Ahnef hemen şöyle dedi:

«Ey kavmim! Niye tereddüt ediyorsunuz, siz ne bir adım ilerliyor­sunuz, ne de bir adım geriliyorsunuz.

Size gelen bu adam hayır elçisidir.

O sizi güzel ahlâka davet ediyor ve sizi ahlâksızlıktan menediyor...

Biz ondan sadece güzel olanı işittik.

Doğruluk davetçisine icabet ediniz ki dünya ve ahiret iyiliklerini kazanasmiz».

Çok geçmedi onlar müslüman oldular, onlarla birlikte genç de müsiüman oldu.

Daha sonra kavmin büyükleri Resûlüllah´a (s.a.v.) gittiler. Ancak el-Ahnef yaşı küçük olduğu için onlarla birlikte gidemedi.

Böyiece o, sahabî olma şerefinden mahrum kaldı. Ama Resûlül-iah´ın (s.a.v.) onun hakkındaki memnuniyetinden ve onun için yaptığı duadan mahrum kalmadı...

El-Ahnef İbn Kays kendisi anlatmaktadır:

«Ömer İbnu´l-Hattab´ın zamanında Beyt-i Atîk´i tavaf ederken, ta­nımadığım bir adamla karşılaştım. O elimden tutup şöyle dedi:

«Sana bir müjdede bulunayım mı?» Ben de: «Evet» dedim.

O: «Resûlüllah´ın, (s.a.v.) İslâm´a davet etmek için beni senin kav­mine gönderdiği, benim onları davet etmeye başladığım, Allah´ın di­nine girmelerini teklif ettiğim ve senin de birşeyler söylediğin günü hatırlıyor musun?» dedi.

Ben: «Evet, hatırladım» dedim.

O: «Ben peygamber´e döndükten sonra senin söylediklerini an­lattım. Resûlüliah da (s.a.v.):

«Allah´ım el-Ahnef´e mağfiret et» demişti.

Bunun üzerine el-Ahnef şöyle diyordu: «Kıyamet gününde benim için, Resûlülîah´in (s.a.v.) bu duasından daha iyi ümit veren hiçbir ame­lim yoktur».

Resûlüliah (s.a.v.) vefat edip Müseylimetu´l-Kezzab yalanıyla in­sanlar arasına çıkınca ve onun yüzünden bazı kimseler İslâm´dan ay­rılınca, el-Ahnef İbn Kays onunla görüşmek ve söylediklerini dinle­mek için amcası el-Müteşemmes´le birlikte ona gitti.

EI-Ahnef o sırada gençliğinin başlangıcmdaydı. Müseylime´nin ya­nından ayrıldıklarında el-Müteşemmes yeğenine:

«Ahnef! Nasıl buldun bu adamı?» dedi.

El-Ahnef: «Onun Allah´a ve insanlara karşı yalan uyduran bir ifti­racı olduğunu gördüm» dedi.

Amcası şaka olarak ona: «Senin onu yalanladığını haber verirsem onun sana zarar vereceğinden korkmuyor musun?!»

El-Ahnef: «O zaman ben de senin onun yanında yemin etmeni is­terim. Benim yalanladığım gibi kendinin de yalanlamadığına yemin

eder misin?»

Delikanlıyla amcası gülüştüler ve müslümanlıkîarında sebat ettiler:

El-Ahnef´in yaşının küçüklüğüne rağmen büyük işlerde takındığı bu kesin tavırları hayret ve dehşetle karşılamanızda hiç gariplik yoktur.

Ancak Beni Ternîmli gencin; keskin zekâlılıkta, doğru görüşlülük ve fıtrat (yaratılış) temizliğinde eşi bulunmaz kimselerden olduğunu öğrendiğinde hayret ve dehşetiniz yok olacaktır.

O küçüklüğünden beri kavminin yaşlılanyla oturur, onfarın yaptı­ğı toplantı ve görüşmelere katılır, hakim ve halimlerine öğrencilik yapardı.

O kendisini şöyle anlatır:

«Kendilerinden ilim almak için alimlerin meclislerine (toplantı­larına) gidip geldiğimiz gibi kendisinden hilim (sabır) öğrenmek için Kays İbn Asım el-Minkarî´nin [2] clislerine gidip geliyorduk.

Ona soruldu: «Hilminin derecesi neydi?»

O da şöyle cevap verdi: «Bir defasında ona gittim. Onu evinin av­lusunda kılıcının bağını çözmeden oturmuş bir halde kavmiyle konu­şurken buldum.

Selâm verdim ve yanına oturdum.

Az sonra bir gürültü duyduk. Baktık kî, bîrinin elleri bağlanmış di­ğeri öldürülmüş iki genç getirildi». Ona şöyle denildi:

«Bu yeğenin, falan oğlunu öldürmüş». Vallahi, ne bağını çözdü, ne de sözünü kesti. Daha sonra yeğenine döndü ve şöyle dedi:

«Yeğenim! Amcanın oğlunu öldürdün. Akrabalık bağını kend elin­le kestin...

Kendine kendi okunla attın...»

Sonra başka bir oğluna:

«Kalk yavrum! Amca oğlunun bağlarını çöz ve kardeşine yardım

Sonra annesine oğlunun diyeti yüz deveyi götür çünkü o gariptir».

E!-Ahnef İbn Kays´a, başlarında Hz. Ömer olmak üzere büyük sa-habîlere öğrencilik yapmak nasip olmuştur.

Onların meclislerinde bulunmuş, öğütlerini dinlemiş, onların hü­kümlerini bellemiştir. Medrese-i Ömeriyye´nin yetiştirdiği en parlak; dâhi ve eşsiz öğretmeninden en çok etkilenen öğrencilerdendi.

Bir gün ona şöyle denildi: «Sana verilen hilim ve hikmet nasıl verildi?»

Şöyle cevap verdi: «Ömer İbnu´I-Hattab´dan dinlediğim şu kelime-

Kim şaka yaparsa basitleşir... Kim birşeyî çok yaparsa onunla tanınır... Kim çok konuşursa hatası çok olur... Kimin çok hatası olursa hayası az olur... Kimin hayası az olursa takvası az olur... Kimin takvası az olursa kalbi ölür...»

El-Ahnef İbn Kays kavminin en şereflisi, anne ve baba yönünden en üstünü olmamasına rağmen onlara efendi ve reis olmuştur.

Bunun sırrını ona çok soran olmuştur. Birisi ona şöyle sordu:

«Ey Ebu Bahr [el-Ahnef!) Kavminin kendilerine efendi yaptığı kim­se kimdir?»

O şu cevabı verdi: «Kimde dört haslet (özellik) varsa o reddedil-meksizin kavmine efendi olur».

Ona soruldu: «Peki, bu hasletler nedir?»

Şöyle cevap verdi:

«Kimin kendisini engelleyen bir dini,

Onu koruyan bir şerefi...

Ona yol gösteren bir aklı...

Ve ona mani olan bir hayası varsa... Kavmine efendi olur...»

Bundan sonraki el-Ahnef, hilimleriyle darbı mesel olan Arap ha Hinlerinden biridir.

Onun hilminin en üst dereceye geldiğini gösteren olaylardan biri de şöyledir: «Artır İbnu´l-Ehtem birisini kin ve öfke uyandıracak şe­kilde ona küfretmeye kışkırttı, fakat el-Ahnef başını önüne eğerek su-suyofdu. Adam onun karşı çıkmadığını ve cevap vermediğini görünce baş parmağını ağzına alarak şöyle demeye başladı:

«Ne yazık! Vailahi, onu bana cevap vermekten sadece, benîm onun yanındaki basitliğim alçaklığım engelledi».

El-Ahnef kendi başına Basra civarında dolaşmaya niyet etti. Kar­şısına bir adam çıkıp ona sövmeye, ayıplamaya ve incitici sözler söy­lemeye başladı. O, sessiz ve sakin bir şekilde yolunda yürümeye de­vam ediyordu.

Onlar insanlara yaklaşınca, el-Ahnef adama dönüp: «Kardeşimin oğlu! Söyleyecek başka sözün kaldıysa onları da şim­di söyle.

Şüphesiz söylediklerini kendi kavmim duyarsa sana zulme­derler».

Bütün bunların üstünde el-Ahnef çok ibadet eder, çok oruç tutar, çok namaz kılar ve halkın sahip olduğu şeylerden uzak dururdu-

Karanlık olunca, lâmbasını yakar, kendine yakın bir yere koyar ve namaz kılmak üzere namazgahına dururdu.

Allah´ın azabından ve gazabından korktuğu için hasta gibi kendini yerden yere vurur, oğlunu kaybeden baba gibi ağlardı...

Ne zaman günahlarından birini hatırlasa ve kusurlarından biri ak­lına gelse parmağını lâmbaya yaklaştırır ve şöyle derdi: Ahnef: «Acısını çek bakalım! Şu gün, seni şöyle yapmaya sevkeden neydi?» Yazıklar olsun sana, Ahnef! Eğer bugün lâmbanın alevine daya­namıyor ve onun sıcaklığına sabredemiyorsan yarın cehennemin ale­vine nasıl dayanacaksın ve onun acısına nasıl sabredeceksin?!

Allah´ım! Bana mağfiret etmeye de, azap etmeye de ehilsin...

Allah el-Ahnef İbn Kays´tan razı olsun ve onu razı kılsın. O, zama­nın şaheserlerinden biriydi ve insanların benzersiz bir türüydü...[3]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Ziyad İbn Ebîh

[2] Kays İbn Asım el-Minkarî: Arapların emir ve akıllı zatlarından biridir. Cani-liye´de kavminin efendilerinden olmuş, kendine içkiyi haram etmiştir. Resûlül-lah´a (s.a.v.) ge´erek onun huzurunda müslüman olduğunu açıklamıştır

[3] Dr. Abdurrahman Re?fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 2/443-450.