Dört Mezheb

Bugüne kadar arası kesilmeden etbaı devam eden dört mezhep şunlardır: Hanefî, Şafiî, Hanbelî ve Mâlikî mezhepleri. Bugün dört mezhep denilince anla­yacağımız mezhepler bunlardır.

Nabulusî (öl. 1143) "Hulasatü´t-Tahkîk" adh risalesinde dört mezheple il­gili şunları kaydetmektedir:[1] "Zamanımızda dört mezhepten başka bir mez­hebi taklid etmek caiz değildir. Caiz olmaması diğer mezheplerdeki noksanlıktan ve dört mezhebin onlardan üstün olmasından kaynaklanmıyor. Çünkü onların arasında bütün ümmetin en üstünleri olan ilk halifeler´vardı. Ancak onların mez­heplerinin tedvin edilmemesi, şu anda o mezheplerin şartlarını, kayıtlarını bile-meyişimiz ve bize tevatür yoluyla ulaşamamaları sebebiyle taklid etmemiz caiz .değildir. Eğer bu şartlan taşıyan herhangi bir şey bize ulaşsaydı, tıpkı ötekiler gibi bunu da taklid etmemiz caiz olurdu. Fakat bu şekilde bize ulaşmadı.

"Münavî, Süyûtî´nin "el-Câmhi´s-Sağîr" adlı eserinin şerhinde der ki: "Sa­habeyi taklit etmek caiz değildir. Tâbiûnu taklid etmek de böyle. Nitekim Imâmu´l-HarameynJin de dediği gibi dört mezhebden başka, mezhebi tedvin edil­meyen (diğer müctehidleri) hüküm ve fetva vermede taklid etmek mümkün de­ğildir. Çünkü dört mezheb yayıldı ve onların hükümleri eserlere geçti. Öyle ki, bu mezheplerde, mutlak olanların kayıtlan, genel hükümlerin Özel şartlan apa­çık gün yüzüne çıktı. Diğerlerinin ise etbaı kalmadığnıdan böyle bir şey söz ko­nusu değildir.

"îbn Nüceym, el-Eşbâh ve´n-Nezâir adlı eserinde şöyle söylemektedir: "Îbnü´l-Hümâm, et-Tahrîr´de açıkça ifade ettiğine göre, dört mezhebe muhalif bir mezheple amel edilemeyeceğine icmâ akdedilmiştir. Çünkü bu mezhepler, sağ­lam bir şekilde muhafaza altına alınmış, şöhret bulmuş ve bunların etbaı çoğal­mıştır."

I. Hanefi Mezhebî

Hanefî mezhebi, Ebû Hanîfe´ye nisbet edilmiştir. Ancak bu mezhebde Ebû Yûsuf ikinci imâm, İmam Muhammed üçüncü imam olarak kabul edilmiştir. Ebû Hanîfe üstaddır, büyük imamdır. Ebû Hanîfe ile Ebû Yûsuf şeyheyn, Ebû Yû­suf ile İmam Muhammed sâhibeyn, imâmeyn, Ebû Hanîfe ile İmam Muham­med tarafeyn olarak vasıflandırılmıştır.

A. Hanefi Mezhebi İmamı : Ebu Hanife (80- 150 / 699 - 767)

Adı Numân olan İmâm A´zam Ebû Hanîfe, Horasan´dan geldiği kabul edi­len Sabit b. Zûtâ´nm oğludur. Ebû Hanîfe, Küfe şehrinde doğup büyüdü, tahsi­lini orada tamamladı. Küçük yaşta iken Kur´ân-ı Kerim´i ezberledi. Kıraat âlimi İmâm Âsım´dan vücûh ve kıraat ilmini öğrendi. Hicrî 150 yılında Bağdad´da ve­fat etti.[2]

İlim Tahsili Ve Hocaları:

Fıkh´a ait fetva ve İctihâdlanyle meşhur olan Ebû Hanîfe, ilim tahsil eder­ken aşağıda sıralayacağımız şahısların fıkıhlarını öğrenmeğe gayret ediyordu:

1. Maslahata dayanan Hz. Ömer´in fıkhını,

2. Şer´î hakikatlere araştırıp ortaya koymak İçin rey taraftarlarının istinba-tına dayanan fıkıhı,

3. Tahrîce dayanan Abdullah b. Mes´ûd´un fıkhını,

4. Kur´ân ilmi olan Abdullah b. Abbas´m fıkhını [3]

Ebû Hanîfe, hocası Hammâd b. Ebû Süleyman´dan fıkıh ilmini almıştır. Hammâd ise İbrahim en-Nehaî ile Âmir b. Şürâhil eş-Şa´bî´den fıkıh tahsil et­miştir. Bu iki şahıs ise Kâdî Şüreyh, Alkarna b. Kays, Mesrûk b. Ecdâ´dan fıkıhı öğrenmişlerdir. Bunlar da Abdullah b. Mes´ûd ve Ali b. Ebî Tâlib´in talebeleri olmuştur. İşte Ebû Hanîfe, Hammâd aracılığı ile sahabe ve Tâbiûn fıkhını öğ­renmiştir. Ebû Hanîfe, 28 yıl Hammâd´ın yanında ilim tahsil etmiştir. Hocası Hammad´m ölümü üzerine, Ebû Hanîfe ilim kürsüsüne oturmuştur. Ebû Hanî­fe, Hicrî 130´da Mekke´ye giderek beş altı sene Beytü´l-Harâm´a komşu olarak ikamet etmiş, bu mücâvirliği esnasında Abdullah b Abbas´m talebeleriyle karşı­laşmış ve onlarla İlmî sohbetlefde bulunmuştur. Ebû Hanîfe, Zeyd b. Ali, Ca´-fer b. Sâdık´dan da ders okumuştur.

Öğretim Metodu:

Ebû Hanîfe, sabah namazını kılıp günlük ev ihtiyaçlarını temin ettikten sonra talebelerine ders vermeğe başlardı. Ebû Hanîfe´nin ders takrir şekli aktif idi. Der­sine katılan talebeler, hocaları Ebû Hanife ders kürsüsüne oturduktan sonra so­rularım sorarlardı. Soru faslı bittikten sonra da mes´eleler üzerinde tartışma ve münakaşalar yapılırdı. Ebû Hanife büyük bir vakar ve ciddiyetle kendi görüşle­rini açıklar ve talebelerinin müşkillerini sonuçlandırırdı.

Siyasi Görüşü:

Ebû Hanîfe, Şiî olmadığı halde EmevilerİB hilâfet için herhangi bir hakları olmadığı kanaat indeydi. Gerek Emeviler ve gerekse Abbasiler zamanında kendi­sine yapılan kadılık tekliflerini kabul etmemesi, onun siyasi görüşünü ortaya koy­mağa kâfidir.

İctihâd Usulü:

Ebû Hanîfe, Kur´ân´ın herhangi bir nassından hüküm çıkarırken bu nassın maksad, gaye ve illetini bulma, bilme cihetine giderdi. Hadîs´in sahih ve zayıf oluşunu anlamak için kendisine has kıstasları vardı. O, bir bakıma hadîs sarrafı idi.

Ebû Hanîfe fıkıhtaki hüküm çıkarma ve ictihâd usulünü anlatırken "Ben Allah ´m kitabıyla hüküm ve fetva veriyorum. Kitabda bulamazsam, ResûluIIüh ´in Sünnet´ine sarılıyorum. Allah´ın kitabında ve Peygamberin Sünnetinde bir hü­küm bulamadığım zaman Sahabelerin sözlerine bakıyorum. Yalnız Sahabilerden istediğim kimselerin fetvasını alıyor, istemediğim kimselerinkini almıyorum. Fa­kat iş, İbrahim en-Nehâî, İbn Şîrîn, Ata b. EbîRebah, Sâid b, Müseyyeb´e ge­lince, onlar nasıl ictihâd yapıyorlarsa ben de öyle ictihâd yapıyorum"[4]diyordu. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi Ebû Hanife, meseleleri Kur´ân, Sünnet ve İcmâ kaynakları çerçevesinde hükme bağlıyordu. Bu üç kaynak ile sonuçlandıramadı­ğı meseleleri kıyas ile çözüyordu. Kıyasla da halledemediği meseleleri istihsân ile neticeye kavuşturuyordu. Bu arada halkın Örf ve teamülü onun için hüküm istinbatında bir kaynak teşkil ediyordu. Böylece onun hüküm istinbatında kullan­dığı kaynaklar şunlardan ibarettir:

1. Kur´ân, 2, Sünnet, 3. İcmâ, 4. Kıyâs, 5. İstihsân, 6. Örf ve âdet. Ebû Hanife, kıyâs deliline hüküm çıkarırken

çok başvurduğu için zamanı-nm bazı hukukçuları tarafından tenkit edilmiştir. Halbuki o ictihadlarını nassla-ra istinat ettiriyordu. Kendisini tenkit edenler bile onun ictihadlarının nasslara dayandığını gördükten sonra ilk görüşlerinden sarfı nazar etmişlerdir.[5] Onun ictihadlanmn hangi nasslara istinad ettiğini gsötermek üzere kitaplar yazılmış­tır. Zebîdî, "Ukûbu Cevâhiri´l-Münîfe fî edilleti Mezhebi´ 1-îmâm A´zam Ebî Hanife" adlı eserinde İmam A´zam´m ictihadlanmn mesnedi olan nassları top­lamıştır. İmam A´zam´ın ictihadlarımn istinad ettikleri delilleri, Tahâvî´nin Şer-hû Meânî´1-âsâr adlı eseriyle Zeyleî´nin Nasbur-Râye -adlı eserinde görmek

mümkündür. Aynı şekilde talebeleri Ebû Yusuf ile İmam Muhammed´in el-Âsâr adlı eserlerinde İmam A´zam´ın rivayet ettiği hadisler yer almıştır.

Eserleri:

Ebû Hanîfe, fıkıh sahasında büyük bir merhale katetmesine karşılık, fıkha ait bir eser yazmamıştır. Ancak fıkhın bab ve fasıllarını talebeleriyle birlikte göz­den geçirmiş ve talebeleri onun görüşlerini gösterdiği tedvîn şekli üzere kitapla­rında kaydetmişlerdir. Kaynaklar, İmam A´zam´ın fıkhı tedvin ederken onu muntazam kitap ve bablara ayırarak sırasıyle taharet, namaz ve diğer ibadetler, muamelât kısımlarını imlâ ettirdiğini nakletmişlerdir. Hatta kaynaklarda K.el-Ferâiz ve K.eş-Şurût´u ilk vazeden zatın İmam Azam olduğu ifade edilmiştir.[6]

Kelâm ilmine dair el-Fıkhu´l-Ekber adındaki kitabı yazmıştır. Onun diğer eserleri de şunlardır.[7]

1. el-ÂIim ve el-Müteallim,k 2. er-Risâle, 3. Vasiyyet, 4. Kaside-i Nu´ma-niyye, 5. Marife-i Mezahib, 6. el-Fıkhu´1-Ebsat, 7. el-Müsned.

Ebû Hanîfe´nin tefsir il.nine ait görüşlerini Ebû Bekir el-Cessâs´ın Ahkâmu´l-Kur´ân adlı eserinde bulabiliriz.

B. Talebeleri:

îmâm A´zam´a ölümüne kadar talebe yetiştirmiş, bunlardan 36´ı hakkında şöyle demiştir: "Onlar 36 kişidir. 28´i kadılık yapacak, 6´sı fetva verecek ve ikisi de yani Ebû Yusuf ile Züfer Kadı ve müfti yetiştirecek seviyeye gelmiştir."[8]

Burada İmâm A´zam´ın görüşlerini talebelerinden İmam Muhammed ve Ebû Yusuf´un tedvin ve tasnif etmiş olduklarını ilâve edelim.

A. Ebû Yusuf (113-182 / 731-793)

Hicri 113 yılında Kûfe´de doğan Ebû Yusuf, 182 yılında Bağdat´ta vefat et­miştir. Ebû Yusuf künyesiyle meşhur olan bu büyük imâmın asıl adı Yakubdur. Babasının adı ise İbrahim´dir. Ebû Yusuf önce İbn Ebi Leylâ´nın sonra Ebû Ha-nife´nin derslerine devam etti. Ayrıca Ebu Yusuf, İmam Malik´ten de ders oku­du. Ebu Yusuf, hocası Ebu Hanife´nin ölümü üzerine Kufe´de ilim kürsüsüne getirildi. Ebu Yusuf, bazı meselelerde hocası İmam A´zam´a muhalefet etmekle birlikte, onun mezhebine bağlı kaidı ve bu mezhebin yayılmasında büyük çapta katkısı oldu. Ebû Yusuf, Abbasi Halifelerinden Mehdî, Hâdî ve Harun Reşid zamanlarında kadılık görevlerinde bulundu. İslam Tarihinde kadilkudat unvanı ilk önce Ebu Yusuf´a verildi. Ebû Yusuf´un telif ettiği eserler şunlardır:

1. Kitâbu´1-Âsâr: Bu eseri, kendisinden oğlu, kendisi de Ebû Hanife´den ri­vayet etmiştir. Burada rivayet senedlerİ, peygamber, sahabe ve tabiuna kadar çıkartılır veyahut Ebu Hanife´nin ictihadları bahis konusu edilir.

2. İhtilâfu îbn Ebî Hanife ve İbn Ebî Leylâ: Bu kitapta Ebu Hanife ile İbn Ebi Leyla´nın ihtilaf ettikleri meseleleri toplamıştır.

3. er-Reddü ala Siyeru´l-Evzâi: Devletler hukuku ile ilgili bir eserdir.Bu eser­de Irak ekolunun görüşleri serdedilerek, Evzât´nin görüşleri reddedilmiş ve böy­lece Evzâî´ye ilmi cevaplar verilmiştir.

4. el-Emâlî: Bu eser, Ebû Yûsuf´un ders^takrirleridir! Bu eseri, İmam Mu­hammed ders esnasında not halinde tutmuştur.

5. Kitâbu´l-Harâc: Halife Harun Reşid´in isteği üzerine yazılan bu eserde, devlet maliyesinin esasları açıklanmıştır. Özellikle devletin gelir ve giderleri söz-konusu edilmiştir. Bu eser, Dr. Ali Özek tarafından türkçeye çevrilmiştir.

B. İmam Muhammed (132-189/749-804)

Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, hicri 132 yılında Vasıt şehrinde doğdu. 189 yılında Rey´de öldü. 14 yaşında Ebû Hanife´nin derslerine devam etti. Dört sene okuduktan sonra Ebû Hanife vefat etti. Bunun üzerine Ebu Yusuf´un ders­lerine devam ederek tahsilini ikmal etti. Bu arada el-Evzâî,Süfyân es-Sevrî, İbn Ümeyye, Malik b. Enes gibi hocalarla görüştü, onlarlailmi sohbetlerde bulun­du. Ebû Yusuf´un vefatından sonra ilim kürsüsüne oturdu veöğrenciler yetiştir­di. Abbasiler zamanında Rakka şehrine kadı olarak tayin edildi. Harun Reşid, onu Rey şehrine kadilkudat olarak tayin etti. İmâm Muhammed, hanefi mezhe­binin kaynak eserlerini yazdı. Hukuk tarihinde Devletler hukuku sahasında Si­yer adıyla ilk kitab yazma ona nasib oldu. Kaleme aldığı eserler şunlardır:

1. el-Asl (el-Mebsût) : Geniş bir fıkıh kitabıdır.

2. el-Câmiu´1-Kebir: Bu eserde, rey ehlinin fıkhı görüşleri anlatılır.

3. el-Camiu´s-Sâğîr: Bu da bir fıkıh kitabıdır.

4 . es-Siyerü´I-Kebîr: Bu da devletler umumî hukuku demektir.

5. es-Siyerü´s-Sağîr: Bu da devletler umumî hukuku demektir.

6. ez-Ziyâdât: Bu eser, yukarıdaki eserlerde olmayan hususları ihtiva et­mektedir.

Bu altı kitaba, İmam Muhammed´den açıkça rivayet edildiği için zâhirü´r-rivâye adı verilir, el-Hâkim eş-Şehîd (öl. 344), bu altı kitabın mükerrer konuları­nı çıkararak bir kitap meydana getirmiş ve ona el-Kâfi adım vermiştir. Serahsî (öl. 483)´de el-Kâfî´yi el-Mebsût adıylya şerhetmiştir.[9]

İmam Muhammed´den açık bir rivayetle gelmeyen eserlere de nevâdir adı verilir.´ Bunlar da şunlardır: 1. Keysâniyyât, 2. Hâruniyyât, 3. Cürcâniyyat, 4.

Rakkiyyat.

İmam Muhammed´in K.el-Muvatta, K.el-Âsâr gibi hadis ağırlıklı kitapları

da vardır.

400

İMAM MUHAMMED´ÎN ESERLERİ
REY AĞIRLIK
LI FIKIH


HADİS ve ESER

ESERLERİ !;|


AĞIRLIKLI FI-



KIH ESERLERİ

ZÂI
lİRU´R-RİVÂYE
NEVÂI
)ÎR
1. el-Muvatta´



2. el-Âsâr



3. el-Hücec (el-

1. el-Asi (el-Mebsût),
1. el-Keysâniyât
Hücce Alâ

2. el-Câmiu´s-Sağîr
(el-Emâli)
Ehli´l-Medîne)

3. el-Câfniu´l-Kebîr,
2. el-Cürcâniyat


4. es-Siyerü´s-Sağîr
3. er-Rakkiyât


5. es-Siyerü´1-Kebîr
4.K. en-Nevâdir


6. ez-Ziyâdât ve
5. K. el-Kesb


Ziyâdâtu´z-Ziyâdât.
(Kitâbu
I-İktisâb



Fi?r-Rizkı´l-Müstetâb),

6. K. Usulu´1-Fıkh

7. K. er-Rey

8. K.el-îskihsân,

9. K. ef-Redd Ala Ehl´il-Medîne.

10. K. el-Hısâl.

C .Diğer Bazı Talebeleri Ve Talebelerin Talebeleri

Ebu Hanîfe´nin Bazı Talebeleri Şunlardır:

1 .Züfer b. Hüzeyl(öl. 158).

2 .Hasan b. Ziyâd el-Lü´Iüî (öl. 204).

3 .İsa b. Ebân (öl. 220).

4. Muhammed b. Semâa (öl. 233).

5. Hilâl b. Yahya er-Rey (öl. 245).

6. Hassâf (öl. 261).

7. Ebû Cafer et-Tahavî (öl. 321).

8. İbrahim b. Rüstem(öl. 211).

9. Ebû Hafs el-Kebîr.

10. Bişr b. Veîid (öl. 237)

11. Ebû Süleyman el-Cüzcânî.

C. Hanefi Fıkhının Tedvini

Hanefî uleması diyor ki:

"Fıkh´ı,

Abdullah b. Mes´ûd ekti

Alkame b. Kays suladı,

İbrahim en-Nehaî biçti,

Hammâd b. Ebî Süleyman sürdü, savurdu,

Ebû Hanife ilim değirmeninde Öğüttü.

Ebû Yusuf hamurunu tuttu,

İmam Muhammed ekmek yaptı,"[10]

Fıkıh tarihi jmam Muhammed´in Hanefî fıkhının müdevvini olduğuna ve diğer fıkhı mezheplerin iık te´Iif kitaplarının onun kitaplarının ışığı altında ya­zıldığına şahittir. Çünkü bu sahada ilk eser veren odur, ve zamanında te´Iif ve tedvin ettiği kitaplar, fakihlerin ellerinde bulunuyordu.

Hanefi uleması arasında meşhur bir söz vardır; derler ki: "Fıkhı, ashâbdan Abdullah b Mes´ud ekmiş, Alkıma b. Kays sulamış, İbrahim en-Nehaî biçmiş, Hammad sürüp savurmuş, Ebu Hanife ilim değirmeninde öğütmüş, Ebü Yusuf hamurunu tutmuş, İmam Muhammed de bu hamurdan ekmek yapıp, bunu her­kesin faydalanabileceği bir hale getirmiştir."

Hanefî uleması bu sözle şunu kastederler: Fıkıh meselelerinin istinbatı hak­kında ilk konuşan Abdullah b. Mes´ûd´dur. Onu bu hususta teyid eden Alkame b. Kays´dır. Dağınık mes´eleleri bir araya toplayıp faydalanılacak bir hale geti­ren İbrahim en-Nehhâî´dir. Fıkhı meselelerin tenkili ve izahına çalışan Hammad´-dır. Fıkhın esaslarını çoğaltıp bu esaslardan fer´i meseleleri çıkaran ve çıkarma yollarını açıklayan Ebu Hanife´dir. Ebu Hanife´nin vazettiği kaide ve asıllar üze­rinde çalışıp onlardan daha bir çok fer´i meselelerin istinbatını yapan ve fıkıh. usulü hakkında eser meydana getiren Ebu Yusuf´tur. Fer´i meselelerin istinbatı­nı biraz daha çoğaltan, onları müdevven eserler halinde kaleme alan da İmamx Muhammed´dir.

Hanefi fıkhının tedvininde İmam Muhammed´in yerini belirtebilmek için İmam Muhammed´e kadar olan deverede fıkhın durumu hakkında kısa bir bilgi vermek faydalı olacaktır.

Fıkhın esas kaynaklan, Kur´an ve Sünnet olduğuna göre, İslam Hukuku Hz. Peygamberle başlamıştır. Peygamber (s.a.s.) zamanında dini mahiyet taşıyan her mesele, onun tarafından çözümleniyordu. Bu arada Peygamberimiz ashabını da ilmen yetiştirdi. Onlardan 130 küsuru müctehid derecesine ulaştı. Bu devrede fıkhi meseleler bir kitap halinde tedvin edilememişti. Önce hafızalarda ve dağınık sa-hifelerde tesbit edilmiş olan hadisler, fetvalar ve fıkhî meseleler yazıldı. Medine fukahası, İbn Ömer, Hz. Aişe ve İbn Abbas´ın fetvaları ile onlardan sonraki dev­rede Medine´de yetişen Tabiun´un fetvalarını toplamaya başladılar. Bir mesele ortaya çıktığında, onlara bakarak hüküm veriyorlardı. Irak fukahası ise, îbn Mes´-ud´un fetvalarını, Hz. Ali´nin hüküm ve fetvalarını, Kadi Şüreyh´in hükümleri­ni topladılar. İbrahim en-Nehaî, fetvaları ve esasları bir mecuma haline getirdi. Ebu Hanife´nin hocası Hammad´ın da bir mecmuasının bulunduğunu biliyoruz. Ashab´dan bazıları da ara sıra bazı fıkhi meseleleri not ederlerdi. Bazı rivayet­lerden Hz. Ali´nin bir kısım fıkhî hükümlerin yazılı bulunduğu bir defteri oldu? ğunu öğreniyoruz. İşte sahabe devrinde fıkhi hükümlerin not halinde deftere yazılma işi, Tâbiûn devrinde biraz daha ilerlemiş, notlar mecmular halini almış­tı. Ancak bu mecmualar halindeki mes´eleler sıraya konmuş, bablara ayrılmış ve halk arasında yayılmış kitaplar halinde değildi.

Ebu Hanife, bir asırdan fazla bir zaman içindeki, çalışmaların bir neticesi olarak meydana gelen ve belirli bir inkişaf seviyesine yükselen fıkhî meselelerin biriktiği ve mecmualar halinde geldiği bir zamanda ilmî faaliyetlere başladı. Ar­tık uzun bir tatbikat devri de geçiren İslam Hukuku´nun sistemleştirilmesi, mü-devven bir ilim haline getirilmesi için gereken hukuki malzeme birikmiş, bu malzeme üzerine bir çok çalışmalar yapılmış, dağınık mes´eleler bir araya getiri­lip toplanmıştı. Şimdi fıkhın esaslarını tesbit edip çoğaltmak, bu asıllardan fer1 i meseleleri istinbat etmek ve en önemlisi, istinbat yollarım açıklamak, meseleleri konularına göre kitaplar ve bablar halinde bir araya getirmek, tek kelime ile fı­kıh ilmini tedvin etmek, sistemli bir hale koymak zamanı gelmişti. İşte bu büyük müctehid İmam Ebu Hanife bunu yaptı. Ebu Hanife önce fıkhî mes´leleri, mun­tazam esaslar dahilinde kitaplara, kitapları bablara ayırdı. Önce Kitabut´-Tahare´yi, sonra Kitabu´s-Salat´ı, daha sonra da ibadetlerle ilgili diğer kitapları tasnif etti. Bundan sonra Muamelat, ukubat kitaplarını tamamladı, bu hukuk sistemini kitabu´l-feraiz ile bitirdi. Bu işleri yaparken 40 kişilik bir çalışma guru­bu teşkil etmişti. Bu fıkhı mesai, derslerine devam eden ve çalışma grubunu teş­kil eden öğrencileriyle gerçekleştirdi. Mekkî, Menâkıb´ında Ebû Hanîfe´nin talebeleriyle birlikte mes´eleleri nasıl incelediklerini şöyle anlatır: "Ebu Hanife, mezhebini talebeleriyh istişare ederek vazetmiştir. Tek başına vazetmiş değildir. Mes´eleleri, birer birer ortaya koyar, onları her cihetten inceler, öğrencilerinin düşünce ve görüşlerini dinler, kendi görüşlerini söyler, onlarla münazara eder, neticede bir görüş üzere karar kılar, sonra Ebu Yusuf bu karan, usule göre tes­bit ederdi. Bu suretle usul ve kaidelerin hepsi tesbk edilmiş oldu." Ebu Abdillah diyor ki, Ebu Hanife´ye kendi kavillerini okurdum. Bu verdiğimiz malumattan anlaşılıyor ki, Ebu Hanife´nin fıkhî görüşlerini, öğrencileri not tutmak suretiyle tesbit etmişlerdir. Bu notlar kendisine arzedilmiş, hatta hazan kendisi de öğren­cilerine dikte (imla) ettirmiştir.

İmam A´zam´m öğrencilerinden, münazaracı, geniş hukuk kültürüne sahip olan İmam Muhammed, hanefi fıkhının müdevven ve muazzam eserler halinde yazılmasında en çok payı olan büyük bir hukukçu olarak, İslam Hukuk tarihin­de yer almıştır. Hiç bir zaman kalem ve mürekkebi yanından eksik etmeyen, arap edebiyatına vakıf olan bu hukukçu, bir taraftan talebelerine ders verirken, mah­kemede icra-i kazada bulunurken, diğer taraftan tedvin faaliyetlerini hızlandır­mış, hanefi fıkhının ilim abidelerini ortaya koymuştur.

İmam Muhammed´in tedvin ve tasnif ettiği eserler karşısında hayranlık gös- "ne muazzam mesai!" demek sönük ve yetersiz bir ifade olur. Hele onun zamanı, Avrupa´daki, Asya´daki hukuk durumu nazarı itibare alınırsa, onun eser­lerinin ne kadar kıymetli bir eserler manzumesi olduğu ortaya çıkar. Gerçekten de 2. asır fakihleri arasında en çok eseri olan İmam Muhammed´dir. İmam Mu­hammed´in tedvin ettiği bü eserler, Hz. Peygamber devrinden kendi zamanına kadar geçen devredeki hukuk kültürünü ihtiva etmesi, o zamana ait hukuk mal­zemelerini bize kadar gelmesini sağlaması bakımından büyük bir önem taşımak­tadır. Bu eserler, hanefi mezhebinin temel ve kaynak´ı olmuştur. Muahhar hanefi fıkıh kitapları onun ışığı altında yazılmıştır. Hatta, bu eserlerden diğer mezhep fukahası da faydalanmıştır. Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, maliki fakihi Esed b. Furat müdevvenesini, İmâm Şafiî, Ümm ve Hücce´sini, onun kitaplarının ışı­ğı altında yazmışlardır. İmam Ahmed b. Hanbel, onun kitaplarından istifade et­miştir.

İmam Muhammed, telif ettiği kitaplarda hangi metodu uyguladığını kendi dilinden öğrenmekte fayda vardır". Bir kimse için bizim kitaplarımızdan biz­den duyduğunun dışında bir rivayette bulunması doğru değildir. Yahut bizden duymasa da bizim kadar ilim sahibi olmayan bir rivayette bulunması caiz değil­dir.[11] Bunun manası şudur: Ebu Hanife ve arkadaşlarının adeti, bir mesele hak-kıda iki veya üç gün o mes´elenin hüccetlerini aralarında konuşurlar, müzakere ederler, o meselenin hükmünü genellikle, delil ve hüccetini zikretmeden kaleme alırlar. Ancak onların bu hükme varış metodunu bilmeyen bir insan, onların bu hükme delile bakmadan vardıklarını zanneder. Halbuki, o hükmün delilini bilen bir İnsandan okuduğu zaman, hükmün hangi delilden çıkarıldığını da söyler. Alim olan bir kişi, mes´elelerin hükümlerinin delillerini bildiği için, onun o mes´eleyi münhasıran bir hocadan okumasına ihtiyaç duyulmaz.

Burada Ebû Yusuf´un da kaleme aldığı eserleriyle Hanefi fıkhına ait bazı görüşleri tesbit ettiğini ilave edelim. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed´in öğren­cileri de fıkıh sahasında eser yazmak suretiyle Hanefi fıkhının tedvinine katkıda bulunmuşlardır.

D. Hanefi Mezhebi´nin Fıkıh Kitapları:

Hanefi mezhebinin görüşlerim ortaya koymak için yazılan eserler zâhirü´r-rivâye, nevâdir ve vâkıât olmak üzere üç gurubda toplanmaktadır.

1. Zâhiru´r-Rivâye Kitapları [12]

İmam Muhammed´in yukarıda isimlerini zikrettiğimiz altı kitabı zahirurri-vaye olarak bilinir. İmam Muhammed bu kitaplarda Ebû Hanife, Ebû Yusuf ile kendi görüşlerini toplamıştır. Her ne kadar İmam Züfer ile Hasan b. Ziyad´-ın kavilleri de hanefi fıkhına dahilse de, zahirü´1-mezheb, zahiri rivaye denince üç imamın yani Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed´in kavilleri kas-dediler. Bu altı kitaba, hanefi mezhebinin temelleri olması hasebiyle mesâil-i usuûl denmektedir. Hanefi mezhebi hukukçuları, bu altı kitabı kaynak kitap olarak kullanmışlardır. Aynı şekilde İmam Muhammed´in K.el-Âsâr, k. el-Hücce ala ehli´l-Medine adlı eserleri ile İmam Ebû Yusuf´un K.el-Harâc´ı zahirürrivaye ola­rak kabul edilir.

Hakim eş-Şehîd, el-Kâfî adlı eserinde zahirürrivayeyi toplamadığı halde K.el- Müntekâ´sında nevadir rivayetler^ de yer vermiştir.

Hanefi fukahası, İmam Muhammed´in el-asl (el-mebsût)´ı üzerinde çok dur­muş ve onu şerhetmişlerdir. Bu eseri şerh edenler arasında Şeyhu´l-İslam Hahar-zade (öl. 433), Şemsü´l-eimme el-Halvânî (öl. 456), Şeyhülislam el-İsbicâbî (öl. 535), Fahrulislam Ali Pezdevî (öl. 437) bulunmaktadır.

Serahsî, Kâfî adlı eseri el-Mebsût adıyla şerhettiğini evvelce ifade etmiş­tik. Serahsi, bir usul kitabı yazmıştır. Ayrıca İmam Muhammed´in es-Siyerü´l-Kebir adlı eserim şerhetmiştir.

Ebû Abdillah Yusuf el-Cürcânî, İmam Muhammed´in el-Câmiu´s-sağir ve. el-Câmiu´1-Kebîr adlı eserlerinden de İstifade ederek Hizânetül-Ekmel´i yazdı. Ku-dûrî de muhtasar adlı eserini tmam Muhammed´in asl´ına uygun olarak te´lif etti.

2. Nevadir Kitapları:

Ebû Hanife, Ebu Yusuf ve İmam Muhammed´in görüş ve kavillerini zâhirü´r-rivaye kitaplarından başka kitaplarda da bulmak mümkündür. Bu üç imamın kavillerinin kat´î ye açık bir surette rivayet edildiğini göstermeyen kitaplara da nevadir kitapları denir. Bunlar İmam Muhammed´in Keysaniyyat, Hârûniyyât, Curciyyat, ve Rakkiyyat adlı kitaplarıdır. Bunlardan başka Hasan b. Ziyâd´m Mücerred adlı eseri ile Ebû Yusuf´un el-Emâlî´si nevâdir kitaplardan sayılır.

3. Vâkıât Kitapları

Hükümleri mezhebde tasrih edilmeyip sonraları fukahâ tarafından ictihâd ve tahrîc yoluyla hüküm verilen meselelere vâkıât denir. Olaylar vuku buldukça hükümleri çıkarılmıştır. Bunlara fetva ve nevazil: Yeni olaylar da denir. Bu hu­susta ilk eseri en-Nevâzil adıyla Ebû´1-Leys es-Semerkandî yazmıştır. Ebû´l-Abbâs en-Nâzimî´nin Mecmuu´n-Nevâzil´i de böyle bir eserdir.

Eskİ eserlerde zahir-i rivaye, nevadir ve vakıat, ayrı ayrı halde bulunuyor­du. Sonra gelen hukukçular bunları bir araya getirdiler. Bazıları bunları birbiri­ne karıştırdı, hangilerinin zahirürrivaye, nevadir veya vakıat olduğunu beyan etmedi. Kâdîhân´ın Fetâvâ adlı eseri ile Hulâsatü´l-Fetâvâ adlı eseri bunlardan­dır. Bazıları ise bu üç türlü meseleleri ayrı ayrı yazdı. Radiyuddin es-Serahsî´nin Muhît adındaki eseri böyledir.

Hanefî Mezhebine Ait Bazı Fıkıh Kitapları:

1. Kâsânî, Bedâyiu´s-Sanâyî,

2. Mergînânî, el-Hidâye,

3. Debûsî, K. el-Esrâr,

4. Îbnü´l-Hümâm, Fethu´l-Kadîr,

5. Dört Metin (Kenz, Muhtar, Mecma´ ve Vikaye),

6. ez-Zeyleî, Tebyînü´l-Hakâik,

7. îbn Nüceym, el-Bahru´r-Râik,

8. İbn Abidin, Reddü´l-Muhtâr.

2. MALİKİ MEZHEBİ

A. Mezhebin İmamı: Malik B. Enes (93-179/712-795)

Hocaları:

Hicrî 93 yılında Medine´de doğup 179 yılında aynı yerde ölen Mâlik b. Enes ehl-ihadıs taraftarı bir imâm´dır. İmam Mâlik küçük yaşta iken Kur´ân-ı Ke-rim´i ezberledi, önce hadis ve sahabilerin fetvalarını öğrenen Mâlik, rey tarafta­rı Rabîatü´r-rey´in derslerine devam etti. Ayrıca üzerinde büyük etkisi bulunan Abdurrahman b. Hürmüz´den ilim tahsil etti. Abdullah b. Ömer´in azatlısı olup Peygamber (s.a.s.)´in rivayetlerini ve Hz. Ömer´in tatbikatını nakleden Nâfî´-den ders aldı. Bunlardan başka İbn Şihâb ez-Zührî, Saîd b. Müseyyeb, Ebû´z-Zinâd, Yahya b. Saîd el-Ensârî´den istifade etti.

Öğretim Medodu:

İmam Mâlik, hadisleri rivayet edeceği vakit abdest alır, temiz elbiselerini giyinir, güzel kokular sürünür, vakar ve heybetle yerine oturur, hiç bir şeyle meşgul olmaksızın hadisleri rivayete başlardı. İmam Mâlik, derslerini Ebû Hanîfe´nin ders veriş şeklinin aksine pasif bir metodla takrir ederdi. İmam Mâlik derse baş­layınca talebeleri etrafım sarar, rivayet edeceği hadisleri, meseleleri zapta çalışır­lardı. Olmamış meselelerin sorulmasını istemez ve sorulunca da o olay olsun ondan sonra cevap verelim derdi.

İctihâd Usulü:

İmâm Mâlik, herhangi bir meselenin hükmünü çıkarırken Kur´ân, sünnet, icmâ´a bakardı. Medine´ülerin ameline büyük bir önem verirdi. İmam Mâlik, sahabilerin fetvalarını, amel edilmesi vacib olarak telakki ederdi. O, ayrıca kı­yas deliline müracaat ederdi. Bu arada istihsan, örf ve âdet, mesalih-i mürsele ve sedd-i zerayi delillerine de yeri geldikçe başvururdu. îmâm Mâlik´in hüküm istinbatında başvurduğu delilleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Kitâb, 2. Sünnet, 3. İcmâ, 4. Kıyas, 5. Amelü Ehli´l-Medîne, 6. Sahâbî kavli, 7. İstihsan, 8. Mesalih-i mürsele, 9. Sedde-i zerâyi, 10. Örf ve âdet.

Eserleri:

Mâlik b. Enes büyük bir müfessir, Kur´an ve Sünnet´ten hükümler istinbat etmeğe muktedir büyük bir müctehid idi. Hadis alimi olarak da şöhret yapan İmam Mâlik, Muvatta´ı ile 1000 kadar sahih hadisin muhafazasını sağladı. Bu eserinden başka şu eserleri de bulunmaktadır: 1. K. el-Va´z, 2. Tefsîrü Garîbı´l-Kur´ân, 3. K.el-Mesâil, 4. K. en-Nücûm[13]

B. Mâliki Mezhebinin Tedvini Ve İmam Malikin Tale­beleri

A. Mâliki Mezhebinin Tedvini:

Mâliki mezhebinin fıkhî iki yolla tedvin edilmiştir:

1. Mâlik b. Enes, bizzat kendisi Muvatta´ adlı eserinde fıkhî görüşlerini top­lamıştır.

2. Talebeleri, yazdıkları fıkıh kitaplarında İmam Mâlik´in görüşlerini top­lamışlardır.

1. Muvatta: İmam Mâlik, Muvatta´da Resulullah´a muttasıl veya mürsel se­netle ulaşan hadisleri, sahabe kavillerini, tabiilerin görüşlerini toplamıştır. Ayrı­ca kendisi de görüş ye fetvalarını ilave etmiştir. Kırk yılda hazırladığı bu eseri, fıkıh bablarına göre tertip etmiştir. Öğrencileri Muvatta´ı kendisinden dinlemiş ve rivayet etmişlerdir. Harun er-Reşid, herkesin bu esere bağlı kalmasını istemiş­se de İmam Mâlik, ilmî zihniyetine uymadığı için, halifenin isteğine olumlu ce­vap vermemiştir.

2. Müdevvene: Esed.b. Furât, İmam Mâlik´den Muvatta´ı dinlemiştir. Bu fakih, ayrıca Ebû Yusuf ve İmam Muhammed´den Irak´da fıkıh dersi almıştır. Esed b. Furât, İmam Mâlik´in vefatından sonra Mısır´a gitmiş ve orada İmam Mâlik´in talebeleri Abdullah b. Vehb, Abdurahman b. Kasım´la görüşmüştür. Özellikle Abdurrahman b. Kasım´dan İmam Mâlik´in görüşlerini Öğrenmiştir. Esed b. Furât Mısır´da el-Esediyye adlı eserini yazıp bir nüshasını orada bırak­tıktan sonra Kayravan´a gitmiştir, Sehnûn, Kayravan´da el-Esediyye´yi bizzat mü­ellifinden okumuş ve daha sonra Mısır´a gelerek İbnu´l-Kâsım´a arzetmiştir. Îbnu´l-Kâsım da el-Esediyye´deh bazı çıkarmalarda ve ona bazı ilavelerde bu­lunmuştur. Sehnûn, İbnu´l-Kâsım´m bu tasarruflarından sonra, ondan öğren­diklerini de katmak suretiyle Müdevene´yi tasnif etmiştir. Müdevvene, fıkıh bablarına göre tertib edilmiş, kırk bin mesele, dört bin hadis otuzaltı bin sahabe ve tabiun fetvasını muhtevidir. Daha sonra gelen alimler, bu eseri şerh ve ihtisar

etmişlerdir.

B. İmam Mâlik´in Talebeleri:

Mâlik b. Enes Medine´den hiç ayrılmamış bir hukukçudur. Ona İslam ülke­lerinden öğrenciler gelerek ders okumuşlardır. İmam Muhammed ile İmam Şafiî bunlar arasında bulunmaktadır. Onun mezhebini neşreden en önemli talebeleri şunlardır:

1. Abdullah b. Vehb (öl. 199): İbn Vehb, Mâlik ile birlikte yirmi yıl kalmış­tır. Mâliki mezhebini Mısır ve Fas´ta yaymıştır.

2. Abdurrahman b. el-Kâsım el-Mısrî (öl. 191): İbnu´I-Kâsım, hocası Mâ­lik´den yirmi yıl ders okumuştur. Mâliki mezhebinin tedvininde en çok hizmeti geçen bir hukukçudur. Ebû Hanîfe mezhebine nisbetle İmam Muhammed ne ise, maliki mezhebine nisbetle İbnü´l-Kâsım odur. Muvatta´ı Mâlik´den dinlemiş ve

rivayet etmiştir.

3. Eşheb b. Abdilaziz el-Kaysî (öl. 204): İbnü´l-Kâsım´dan sonra Mısır´da

fıkıh reisliği ona intikal etmiştir.

4. Ebû´l-Haseni´l-Kurtubî (öl. 193): Muvatta´ı Mâlik´den dinlemiştir. Mâli­ki mezhebini Endülüs´de yaymıştır.

5. Abdulhakem el-Mısrî (öl. 214): Eşheb´den sonra Mısır´da fıkıh reisliği

ona intikal etmiştir.

6. Asbağ b, el-Ferec (öl. 226): Bu zat, İbnü´l-Kâsım, İbn Vehb ve Eşheb´­den malikî fıkhım öğrenmiştir.

7. İbn´ül -Mevvâz (öl. 269): el-Mevvâziyye eserinin müellifidir. Bu eser en

geniş malikî fıkıh kitaplarından biridir.

8. Esed b. Furat (öl. 213): İmam Malik´ten sema yoluyla Muvatta´ı öğren­miş, Irak´ta İmam Muhammed ve Ebû Yusuf´tan rey fıkhım Öğrenmiştir. el-Esediyye adlı fıkıh kitabını yazmış ve Kuzey Afrika´da maliki mezhebini yaymıştır.

9. Yahya b. Yahya el-Leysî (öl, 234): İmam Mâlik´in Muvatta´ını rivayet etmiş ve maliki mezhebini Endülüs´de yaymıştır.

10. Sehnûn b. Abdisselâm (öl. 240): Müdevvene´yi te´lif etmiş ve Kuzey Af­rika ve Endülüs´de maliki mezhebini yaymıştır.

11. İbnü´l-Mâcişûn: (öl. 212): Zamanında Medine Müftisi idi.

C. Malikî Mezhebine Ait Bazı Fıkıh Kitapları:

1. el-Bacî, K. el-Müntekâ,

2. îbn Rüşd, Bidâyetü´l-müctehid ve Nihâyetü´l-muktesid.

3. el-Karâfî, el-Furûk,

4. Huraşî, eş-Şerhu ala Muhtasarı,Seydî Halîl.

5. Dûsûkî, Haşiye ala´s-Serhul´l-Kebir,

6. Derdır, eş-Şerhul-Kebîr,

7. el-Hattâb, Mevâhibu´l-Celil,

8. el-Mevvâk, et-Tâc ve´1-İklil.

3. ŞAFİÎ MEZHEBİ

A. İmamı: İmâm Eş-Şâfii (Öl. 150 - 204 / 767 - 819),

Hicrî 150 yılında Şam´ın Gazze kasabasında dünyaya gelip 204 yılında Mı­sır´da vefat eden Kureyş.asıllı Ebû Abdillah Muhammed b. îdris eş-Şafiî, dokuz yaşında iken fcur´ân-ı Kerim´i ezberledi. Genç yaşta iken Mekke müftisi Ebû Hâlid Müslim b. Hâlid ez-Zencî´den fıkıh, dersi aldı. Bir müddet sonra Medine´ye gi­derek İmam Malik´e mülaki oldu, ondan Muvatta´i dinledi ve onun fıkhı görüş­lerini öğrendi. Bir müddet sonra Yemen´e giderek el-Evzâî´nin talebesi Ömer b. Ebî Seleme ile görüştü, onunla ilmî sohbetlerde bulundu. Üç ayrı defa Bağdad´a gelen Şafiî, burada Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî´den fıkıh dersi aldı. Bir müd­det sonra Mekke´ye dönen Şafiî orada talebe yetiştirmeğe başladı. Hayatının son yıllarını Mısır´da geçiren Şafiî, orada el-Leys b. Sa´d´ın talebesi Yahya b. Has-sân´la görüştü, hocasının görüşlerini ondan aldı.

Mezheb-i Kadîmi ve Mezheb-i Cedidi:

İmam Şafiî, İmam Mâlik, İmam Muhammed ve başka imamlardan fıkıh tasil etmesi ile, hem rey, hem de hadis taraftarlarının ilmini kendisinde birleştir­di. Böylece iki mektup arasında köprü vazifesi görmüş oldu.

imam Şafii, Bağdat´daki icühadlanm K. el-Hücce adlı eserinde topladı. Bu kitabı Mezheb-i Kadim´ini ihtiva ediyordu. Hicri 199 yılında Mısırca hicret et­mesinden sonra muhitin Örf ve adetleri, onun ictihadlarına tesir etti. Böylece ön­ceden Bağdat´da sahip olduğu ictihadlardan bazılarını değiştirdi ve Mezheb-i Cedidini kurdu. Buradaki icühadlanm K. el-Ümm adıyla yazdığı kitabında topladı..

İctihâd Usulü:

İmam Şafii, hüküm istinbatında önce Kur´ân´a, sonra Sünnet´e bakardı. On­larda hükmünü bulamadığı meseleler için İcmâ´a müracaat ederdi. Bu arada as-hâb´ın ittifak ettiği kavilleri hükmüne mesned ederdi. Ashab içinde Hulefa-i Râşidinin kavillerini diğerlerinkine tercih ederdi. Mürsel hadislerle amel ederken bazı şartları vardı. Râvisi güvenilir bir haber-i vahid´i kıyasa tercih ederdi. En sonunda kıyas´a başvururdu. Örf ve âdet de onun için bir hüküm kaynağı idi. Mesalih-i Mürselenin fıkhî hükümler için rrresned olamayacağı kanaatinde idi. İstihsân deliline karşı idi. Onun kullandığı delilleri şöyle sıralayabiliriz:

1. Kur´ân, 2. Sünnet, 3. İcmâ, 4. Sahabe kavilleri, 5. Kıyas, 6. Örf ve adet.

Eserleri:

Hadis taraftan olan İmam Şafiî, fıkıh usulüne dair ilk eser yazan bir hu­kukçudur. Kitab´m ismi er-Rİsâle´dir. Bu konuda Ebu Yusuf´un bir kitap yazdı­ğı rivayet edilirse de onun kitabı bize kadar gelmemiştir.

İmam Şafiî Bağdad´da bulunduğu zaman el-Hücce kitabını yazdı, fıkhî gö­rüşlerini onda topladı. Mısır´da ise K. el-Ümm yazarak yeni kavillerini bu kitap-da topladı. Şafiî, ayrıca Ahkâmu´l-Kur´ân ve İhtilâfü´l-Hadis adında iki kitap te´lif etti.

B. Şafii Fıkhının Tedvini Ve Talebeleri

Şafiî mezhebi fıkhı iki yolla tedvin edilmiştir:

1. İmam Şafiî, bizzat kendisinin yazdığı veya yazdırdığı eserlerde fıkhî gö­rüşlerini toplamıştır. Biraz önce de ifade tdildiği gibi K. el-Ümm ve K. el-Hücce onun fıkıh kitaplarıdır. er-Risale ise onun fıkıh usulü sahasında yazdığı bir ki­taptır. İmam Şafiî K. el-Ümm´de kendi delilleriyle diğer hukukçuların görüşleri­ni, münakaşalarını toplamıştır. Bu eseri, talebesi er-Rebî b. Süleyman el-Murâdî rivayet etmiştir.

2. Talebeleri, Şafiî fıkhını eserlerinde toplamışlardır. Iraklı ve Mısır´lı bir çok talebesi vardır. Irak´h talebeleri onun mezheb-i kadimini Mısır´lı öğrencileri ise Mezheb-i Cedidini yazmışlardır. Irak´ı öğrencilerinin en meşhurları şunlardır:

a. Hasan b. Muhammed ez-Za´ferânî (öl. 260),

b. Ebû Ali el-Hüseyn b. Ali el-Kerâbisî (öl. 245),

c. Ebu´l-Abbâs Ahmed b. Süreye (öl. 306)

Mısırlı öğrencilerinden en meşhurları şunlardır:

a. İsmail b. Yahya el-Müzenî (öl. 264).

b. Yusuf b. Yahya el-Büveytî (öl. 231).

c. Rebî b. Süleyman el-Muradî (öl. 246).

d. Harmele b. Yahya (öl. 243).

C. Şafiî Mezhebine Ait Bazı Fıkıh Kitaexarı:

1. Müzenî, Muhtasar,

2. Büveytî, Muhtasaru´l-Kebîr,

3. Ebu Zekeriya Yahya b. Şeref Nevevî, Minhâc,

4. Remli, Nihâyetü´I-Muhtâc,

5. Şirbinî, Muğnî´I-Muhtâc.

6. İbn Hacer, Tuhfetü´l-Muhtâc.

7. Gazzalî, el-Vecîz fî fıkhı´ş-Şâfiî-.

8. Şirazî, el-Mühezzeb,

9. Ebu Zekeriya Muhyiddin b. Şeref en-Nevevî, el-Mecmû Şerhu´l-Mühezzeb.

4. HANBELİ MEZHEBİ

A. İmamı: Ahmed B. Hanbel (Öl. 164-241 / 781-855)

Hicrî 164 yılında Bağdad´da doğup yine orada vefat eden Ahmed b. Han-bel, ehl-i-hadis taraftan bir fakih ve muhaddistir. İbn Hanbel, küçük yaşta iken Kur´an-ı Kerim´i ezberledi. Fıkıh derslerini İmam Muhammed ile İmam Şafiî´­den okudu. İslam ülkesinin çeşitli yerlerinde bulunan muhaddislerden faydalan­mak üzere Küfe, Şâm, Mısır, Basra, Hicaz ve Yemen bölgelerini adım adım dolaştı. San´a şehrinde bulunan meşhur rnuhaddis Abdurrezzak b. Hemmâm´-dan hadis dersi aldı, onları rivayet etti.

Me´mûn´un ortaya attığı, Mu´tasım´m devam ettirdiği "Kur´ân mahlûktur" görüşünü kabul etmeyen Ahmed b. Hanbel, bu yüzden eza-cefâ gördü, hapse atıldı.

İctihâd Usûlü:

Ahmed b. Hanbel, hüküm istinbat ederken Kur´an ve Sünnet´e bakıyordu. Bunlarda hükmünü bulamadığı meseleler için İcmâ ve Sahabe kavline müracaat ediyordu. Bu arada kıyas ve istishab delilini de hüküm istinbatında bir esas ola­rak kabul ediyordu. Tabiilerin fetvaları da onun için bir hüküm kaynağı idi.

Takdiri fıkha y önelmedi, meydana gelmemiş olaylar hakkında bir hüküm­de bulunmadı. Böyle sorulara cevap vermedi.

Ahmed b. Hanbel, Müsned adlı hadis kitabında kırkbinden fazla hadisi top­ladı. K.el-İlel adlı eseri de kaleme aldı.

B. Hanbeli Mezhebinin Tedvini Ve Talebeleri

Ahmed b. Hanbel, bizzat kendisi mezhebini tedvin etmedi. Onun öğrencile­ri, mezhebin görüşlerini kitaplarında topladılar. Onun mezhebini tedvin eden öğ­rencilerden en meşhurları şunlardır:

1. Ahmed b. Muhammed el-Esrem (öl. 273): Horasan ve Bağdad´h bir mu-haddis ve fakihtir. Eserinin adı, el-Câmi´dir.

2. Ahmed b. Muhammed el-Haccâc (öl. 275).

3. Ebû´l-Kasım Ömer b. Ebî Ali el-Hüseyn el-Hırakî (öl. 334):

Eserinin adı, Muhtasar´dır.

Bu mezhebin tedvin ve yayılmasında Ibn Teymiyye ile İbn Kayyım´ın rolleri büyük olrr-´ştur.

C. Hanbeli Mezhebine Ait Bazı Fıkıh Kitapları

1. tbn Kudâme, el-Muğnî,

2. Mansur b. İdris Buhûtî, Keşşâfu´1-Kinâ.

3. Hırakî, Muhtasar,

4. îbn Teymiyye, Fetâvâ.

5. Merdâvî, K. el-İnsâf.

3. FASIL

YAŞAMAYAN MEZHEBLER

A. Evzâi Mezhebi: Abdurrahman El-Evzâî (88-157 / 707-774).

Ehl-i hadis taraftan olan Abdurrahman b. Muhammed el-Evzâî, Şam´da doğdu» Beyrut´ta Öldü. Müstakil bir müctehid olan el-Evzâi, Ata b. Ebî Rabah, Zührîve Mekhûl´dan ilim tahsil etti. Kitab-ve Sünnet´e sıkı bir şekilde bağlı idi. Reye iltifat etmezdi. Bir müddet bumezheb Endülüs ve Şam´da tatbik edildi. el-Evzâî´nin görüş ve fetvalarını, Şafiî´nin K. el-Ümm adlı eseri ile İbn Kudâ-me´nin Muğnî adlı eserinde bulmak mümkündür.

B. Seyri Mezhebi: Süfyân Es-Sevrî (97-161 / 715-777)

Kûfe´de doğup Basra´da vefat eden Sevrî, ehl-i hadis taraftan bir fakih ve muhaddistir. K. el-Câmiu´1-Kebîr, K. el-Ferâiz ve Risale adlı eserleri vardır. Sevrî mezhebi* Horasan´da Hicri 600 senesine kadar yaşadı.

C. Leys B. Sa´d Mezhebi (94-175 / 701-788)

Mısır´da doğup orada ölen Leys b. Sa´d, muhaddis ve fakihti. İmam Malik ile ilmî yazışmalarda bulundu. Mezhebi vefatından kısa bir zaman sonra kayboldu.

D. Süfyân B. Üyeyne Mezhebi (Öl. 107-108 / 725-81*)

Küfe´de doğup Mekke´de vefat eden Süfyân b. Üyeyne, Zührî ve Şa´bî´den hadis okudu. Müsned ve Tefsir, adında iki eseri vardır.

E. Zahirî Mezhebi: Davud E/Zahîrî (Öl. 202-270 / 817-883)

Kûfe´de doğup Bağdad´da ölen Ebû Süleyman Davud b. Ali el-Isfehânî, Ki­tap ve Sünnet´in zahirine sarıldığı için kendisine Zahirî unvanı verildi. Kitap, Sünnet ve İcma delillerini kabul eden, Davud ez-Zâhİrî, kıyas ve reyi şiddetle reddetti. Ancak kaza konularında aciz kalınca delîl adi-altında kıyas delilini kullandı.

îbn Hazm (öl. 450) bu mezhebi canlandırmak için canla başla savundu, bu mezhebin prensip ve hükümlerini el-Muhallâ ve el-lhkâm adındaki eserlerinde kaydetti.

F, Taberî Mezhebi: İbn Cerîr Et-Taberî (224-310 / 838-922)

Taberistanh olan İbn Cerîr, Hanefî, Şafiî ve Maliki fıkhım öğrendi. Bunun­la beraber herhangi bir mezhebi taklid etmedi. Müstakil bir müctehid olarak ha­reket etti, fıkıh, tefsir ve tarih sahalarında eserler yazdı/En meşhur eserleri şunlardır:

1. Câmiü´l-Beyân an-Te´vili âyi´l-Kur´ân,

2. Târîhü´1-Ümem ve´1-Mülûk,

3. K. İhtlâfi´l-fukahâ.

4.FASIL

SÜNNÎ OLMAYAN MEZHEBLER

A. Hariciye Mezhebi: Hevâric

Tâbiûn devrinde havâric fırkası ortaya çıktı. Bu fırkanın nüvesini halife Hz. Osman´a karşı ayaklananlar teşkil etti. isyancılar, halifenin idareciliğinin yeter­sizliğini ve bazı tasarruflarının yersizliğini iddia ederek önce isyan etmeyi, sonra da onu öldürmeyi mubah saydılar. Aynı grup, Hz. Osman´ın şehid edilmesinden sonra Hz. Ali´ye biat etti. Hz. Ali ile Muaviye arasıdaki siyasi gerginlik şiddet­lendi ve nihayet sıffin savaşı oldu. Hz. Muaviye ve taraftarları bir hakem vasıta-siyle ihtilafın giderilmesini teklif edince, hariciler önce buna rıza gösterdiler, sonra hakemlik meselesinin aleyhinde bulunarak bunun küfür olduğunu, "hüküm an­cak Allah´a aittir" ayetince hükmün Allah´a ait olduğunu söylemeğe başladılar. Bu sebeple onlara muhakkime adı verildi. Bu konuda Hz. Ali "bu söz doğru­dur, ancak onu batılda kullandılar" dedi.

Hz. Ali ve taraftarları arasında bir takım müessif olaylar cereyan etti ve bin­lerce kişinin ölümüne yol açan harbler oldu. Bu harblerde Hz. Ali bir hayli sar­sıldı ve Hz. Muaviye´ye karşı zayıf duruma düştü. Haricilerin fedailerinden İbn Mülcem, Hz. Ali´yi şehid etti. işte o tarihten itibaren havaric denilen ve bir ta­kım görüşleri bulunan fırka ortaya çıktı.

Görüşleri:

1. Hilafet hakkında: Hariciler, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer´in halifeliğini kabul ederler. Bazıları Hz. Osman, Hz. Ali ve Hz. Muaviye´den nefret ederler­di. Bunlara göre hilafet bir kabileye yani kureyş kabilesine mahsus değildir. Ku-reyş kabilesinden olmayan ve fakat Kur´ân ve Sünnet´i bilen, onları tatbik edebilen bir şahıs da hilafet makamına getirilebilir. Müslümanların seçtiği halifeye biat etmek vaciptir, hak´dan ayrılan halife´yi müslümanların azletmesi gerekir.

2. Büyük Günah konusundaki görüşleri: Bunlara göre büyük günah işleyen kimse kâfir olur.

3. Hüküm Kaynaklan: Müfrit hariciler, sadece Kur´ân´ı hüccet olarak ka­bul ederler. Müfrit olmayanlar ise Kur´an ve Sünnet´i hüccet olarak kabul ederler. Ancak Sünnet´den sadece kendi imamlarının Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer´den rivayet ettikleri hadisleri bir hüccet olarak benimserler.

3. Mezheplerine muhalif olan ehli kıbleyi mümin saymazlar.

4. Yalan ve gıybet abdesti bozar.

5. Bazılarına göre amel imandan bir cüz´dür.

6. Kur´an´da zikredilmediği için recm cezasını kabul etmezler. Bu konuda rivayet edilen hadislere itibar etmezler.

7. Onlara göre bir kişi, karısı ile onun teyzesi veya halasım bir nikâh altında

bulundurabilir.

8. Bunlara göre varise vasiyyet caizdir.

Bugün havâric´den İbâdiye kolu bulunmaktadır. İbadüer, Omân, Ceziretü´l-arab, Cezair ve garbda Zengibarda yaşamaktadırlar.

B. Şia Mezhebi

Hz. Ali´nin taraftarı olan fırkaya Şîa denir. Bunlar hilafeti Hz. Ali ve onun sülalesine hasrederler. Bu fırka nassları kendi arzularına göre tefsir etmişler ve bazı hadisler uydurmuşlardır. Şia´nın kolları arasında İmamiyye ve Zeydiyye bu­lunmaktadır. Bunları kısaca izah edelim.

A. İmamiyye Mezhebi:

Şîa kollarından biri olan İmamiyye mezhebine göre hilafet, Hz. Ali ve Hz. Fatıma´nın soyundan gelenlere mahsustur. Bu mezhebde oniki imam meşhur­dur. Bunların inanışlarına göre son imam esrarengiz bir şekilde ortadan kaybol­muştur ve Mehdî ünvaniyle tekrar yeryüzüne inecektir. Bu mezhebe bağlı olanlar, İran, Irak, Pakistan, Suriye ve Afganistan´da yaşamaktadırlar.

Bunlara imamet meselesine çok önem verdiklerinden dolayı İmamiyye, İmam Cafer´e mensup olduklarından dolayı, Caferiyye, oniki imama bağlı oldukların­dan dolayı isnaaşeriyye denir. İmamiyye mezhebi Kitap ve Sünneti delil olarak kabul eder. Ancak imamlarının tefsiri, onlar için geçerlidir. Başkalarının tefsir­lerine itibar etmezler. Kendi imamları kanalıyla gelen hadislerle amel ederler. Ek­serisi icma ve kıyası kabul etmezler. Onlara göre imam masumdur. Ehl-i sünnete uygun olmayan görüşlerinden bazıları şunlardır:

1. Mut´a nikâhını caiz görürler.

2. İmamiyye mezhebine göre müslüman olan bir kişi, yahudi ve hıristiyan

kadınlarla evlenemez.

3. Kadınlar sadece menkul mallara mirasçı olabilirler.

4. Bunlara göre talak´ın nikâh da olduğu gibi iki şahid huzurunda olması

şarttır.

5. Ana baba bir amcağının oğlunu, baba bir amcadan mirasda ileri kabul ederler. Bundan maksat hilafetin Abbas´ın değil Hz. Ali´nin hakkı olduğunu kabul etmektir^,

B. Zeydiyye Mezhebi

Bu mezheb, Zeyd b. Ali´ye nisbet edilir. Bu mezhep mutedildir. Bazı yön­den ehl-i sünnete yakındırlar. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer´in hilafetim kabul eder­ler. Ancak hilafeti Hz. Ali´ye daha layık görürler. Bunlar Kur´ân ve Sünnet´i hüccet olarak kabul ederler. Ancak imamları Zeyd ve onun dedelerinden rivayet edilen hadisleri onlar için geçerlidir. Kıyas ve içtihadı kabul ederler. Ehl-i beytin icma´ından başka bir icma tanımazlar. Bu mezhep Yemen´e yaygındır. Fıkhı gö­rüşleri hanefilerinkine yakındır. Bazı görüşleri şunlardır:

1. Mut´a nikâhı caiz değildir.

2. Hilafet irsi değildir, seçimle olmalıdır.

3. Gayr-i müslimin kestiğini haram sayarlar.

4. Müslüman bir erkek, ehl-i kitap ile evlenemez.

5. Mesht üzerine mesh caiz değildir.

Zeyd b. Ali (öl. 122) Mecmu adında bir fıkıh kitabı yazmıştu. Bu kitabı er-Ravdu´n-nadir adıyla Şerefüddin el-Haymî şerhetmiştir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Abdutganî Nabulusî, ´´HulâsatüH-Tahkîk´^ trc. Şükrü Özen, Mezheplerin Doğuşu ve İçtihat Tartışması, s. 125-126.

[2] Ebû Zehra, Fıkhı Mezhepler Tarihi, trc. A. Şener, II, 123 ve dev.; Esat Kıhçer, İslam Fıkhın da Rey Taraftarları, s. 48-49.

[3] Ebû Zehra, a.g.e., II, 132.

[4] Zebîdî, s. 1 ve dev.

[5] Zebîdî, aynı yer.

[6] İbn Âbidİn, Reddülmuhtar, I, 50; Bilmen, I, 320.

[7] Ebû Zehra, a.g.e., II, 1S4; Keskioğlu, a.g.e., s. 93.

[8] Ebû Zehra, a.g.e., II, U8 (İbnü´i-Bezzâzî, Menâkibi Ebî Hanife II, 15´den naklen).

[9] İbn Âbidin, Reddü´l-muhtâr, I, 47.

[10] İbn Âbidin, Reddü´l-muhtâr, I, 49-50; Ter. A. Davudoğlu, I, 53.

[11] Zâhidü´l-Kevserî, Bulûğu´ 1-Emânî, s. 56-57.

[12] İbn Âbidin, a.g.e., aynı yer.

[13] Zirikli, A´lâm, VI, 128.