Örf

YEDİNCİ DELİL
ÖRF

Tarifi

Örf insanların âdet haline getirip yaşattıkları her şeydir. Bu yaygın hale gelmiş bir fiil veya dilde kullanımına alışılmamış özel bir manada kullanılan ve işitildiği zaman başka mana akla gelmeyen bir söz olabilir. Bu tarif amelî örfe de kavlî örfe de şâmildir. Birincisine misal: İnsanların her hangi bir söz konuşmadan yaptıkları alış-veriş (bey´ul-muâtât), mehri müeccel ve muaccel diye taksim etmeyi âdet haline getirmiş olmaları, buğday, pirinç, koyun ve sığır eti yemenin âdet olması gibi fiillerdir.

Kavlî örfe misal: insanların "veled" kelimesini kız için değil sadece erkek için kullanmaları, "et" kelimesini balık için kullanmamaları, "dâbbe" kelimesini sadece at için kullanmaları buna misaldir.

lcmâ ile Farkı: İcmânın esası ümmetin müctehidlerinin ittifakıdır. Ama örfte böyle bir ittifak şart koşulmamıştır. Avamdan ve havastan insanların içinde bulunduğu ekseriyetin yapagelmiş olması kâfidir.

Çeşitleri

Amelî ve kavlî kısımlanyle örf ya âm olur veya hâs olur.

Örf-i âm: Her hangi bir zamanda belde ahâlisinin çoğunluğunun örf haline getirdiği şeydir. Meselâ: İstisna akdini örf haline getirmeleri, "haram" kelime­sini nikah akdine son verdiği için "talak" manasına kulllanmaları, içeride ne ka­dar kalınacağı belirlenmediği halde ücretle hamama girmenin yaygın hale gel­mesi gibi.

Örf-i hâs: Bu bir belde veya bölge halkının veya belirli bir gurup insanın adet haline getirdiği şeydir. Meselâ dâbbe kelimesinin Irak ahalisi arasında sadece "at" için kullanılması, tüccarın tuttuğu defterlerin borç isbatı için bir hüccet sayılması gibi.

Dinin kabul edip etmemesi açısından ise örf, örf-i sahih ve örf-i fâsid olmak üzere iki kısma ayrılır.

Örf-i Sahih, bir haramı helâl veya bir helâli haram yapmadan insanların örf haline getirdiğidir. Meselâ: İstisna´ akdinde kapora verilmesi, hanımın mehrinden birazını almadan kocasının evine gitmemesi, mehrin müeccel ve muaccel diye iki kısma ayrılması, erkeğin nişan döneminde kız tarafına takdim ettiği şeylerin mehirden sayılmayıp hediye sayılması gibi.

Örf-i fâsid: Bazı haramların helâl, bazı helâllerin haram sayılarak örf haline getirilen şeylerdir. Meselâ: Faiz yemek, faizli bankalarla faiz muame­lesinde bulunmak, merasimlerde kadın-erkek karışık bulunması, ziyafetlerde içki takdim edilmesi, düğün merasimlerinde dans edilmesi, merasimleı esnasında namazların terkedilmesi gibi.

Hüccet Oluşu

Şer´î delillere ve hükümlere ters düştüğü için örf-i fâsidle amel edilmez. Bu sebeple, şeriatın naslarıyle çatıştığı için faizli veya garara = aldanmaya se­bep olan akidlere şer´an müsamaha gösterilmez.

Örf-i sahihe gelince bu hüküm koymada, kazâî meselelerde ve ictihadda makbuldür. Çünkü şer´î hükümlere muhalif olmaz ve şer´î esaslara ters düş­mez. Onun için âlimler "Şer´î hükmü isbat için örf hakem kılınır" ve "Örfle sabit olan nasla sabit olmuş gibidir" demişlerdir.

Örf-i sahih ile amel edilebileceğine dair delil, onun insanların ihtiyaçlanna uygun olması ve meşakkat ve sıkıntılarını izale etmesidir. Aksi halde sıkıntıya ve darlığa düşerler. İslâm, kendi prensipleri ve umumi kaideleri ile çatışmayan bazı arap adetlerini kaldırmamıştır. Meselâ, hata ile öldürmelerde diyeti âkileye yüklemek, evlilikte denkliliğe riayet etmek, mirasta ve velayette asabe olan ak­rabaların takdim edilmesi gibi.

Fasid ve zararlı örfe gelince şeriat bunları kaldırmıştır. Meselâ, faiz, kumar, kızları diri diri toprağa gömmek, kadınları mirastan mahrum bırakmak bunlardan bazılarıdır.

Örf başlıbaşına bir delil değildir. Çoğu zaman örfle amel maslahatı mür-sele ile amel etmektir. Nasların tefsirinde ona müracaat edilerek meselâ âmmı tahsis edilir, mutlak takyid edilir. Bazan örf alınarak kıyas terkedilir, ortaya çı­kan yeni meseleler hakkında ictihad yapılırken örfün muktezası alınır.[1]

Bu sebeple fukaha şunu söylemiştir: Naslann mutlak vârid olduğu her meselede, o nassda ve dilde herhangi bir sınırlayıcı kaide de yoksa örfe müra­caat edilir. Meselâ: Hırsızlıktaki hırz = malın koruma altında olması meselesi, ahş-veriş akdinin bitmiş olması için "ayrılma"dan ne anlaşıldığı, teslim ve te­sellüm, hayız zamanı ve miktarı, ölü araziyi ihya, gasbda "istîlâ" dan ne anla­şıldığı gibi meseleler bu kabildendir.

Tatbikatı

Fukaha örfle bir çok meselede amel etmişlerdir[2] Bazıları şunlardır:

"Yok olan şeyi satmak" demek olmakla beraber halkın ihtiyacı olduğu ve örf haline geldiği için istisna´ya (bir işin, ürünün imâli için siparişe) cevaz verilmesi, zifaftan önce satın alınan ev (cehiz) eşyasının hanımın sayılması, ev satışında çatıdan yukarısının da satışa dahil olması, carî olan örf icabı akitte zikredilmese dahi irtifak haklarının dahil olması hep örfle ameldir.

Bir kısmı henüz mevcut olmadığı için yok olanı satmış olmakla beraber, zaıuretten dolayı, örfle amel edilerek karpuz, incir, üzüm, patlıcan, kabak gibi sebze ve meyvaların bir kısmı meydan çıkmışsa dallan üzerinde satışları caiz­dir.

Şartlı satış hakkında şer´an yasak bulunmakla beraber anlaşmazlığa da sebep olmadığı için yine örfle amel edilerek buzdolabı, saat, radyo, çamaşır makinesi gibi bir takım aletler muayyen bir müddet içinde bozuldukları takdirde tamir masraflarının satıcı hesabına şart koşulması sahihtir.

Vakıf yapanların sözleri zamanlarında carî olan örfe göre anlaşılmalıdır. Hanefîlerde vakfın ebedî, kalıcı olması vakfın gereği olmakla beraberki bu şart sadece gayri menkule uygundur- İmam Muhammed örfle amel ederek akara tâbi olmasa da menkul bir eşyanın vakfına cevaz vermiştir.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Resâili Ibni Âbidîıı: 2/116 ve devamı; el-Muvafakât, Şatıbî: 2/279-288; el-Eşbâh ve en-Nezâir, Sûyutî, s. 86; el-Furûk, Karafî: 3/283.

[2] Resâil-i İbni Âbidîn: 2/121.