Delil Sahabe Mezhebi

DOKUZUNCU
DELİL SAHABE MEZHEBİ

Manası

Sahabe mezhebinden maksad Rasûlullah´m ashabından birinden nakledi­len ictihadî görüş ve fıkhî fetvalann toplamıdır. Usülcülere göre sahabi mümin olarak Rasûlullah´ı gören ve uzun bir müddet beraber bulunan kişidir.

Görüş ve içtihada mecal olmayan hususlarda sahabe kavlinin (görüşünün) delil olarak alınmasında âlimlerin ittifakı vardır. Çünkü bu Rasûlullah (s.a.) tan ´* nakledilen tevkifi haber kabîlindendir.

Yine açıkça sahabenin icmâ ettiği veya meselâ ninenin mirasta altıda bir alması meselesinde olduğu gibi her hangi birinin muhalefet ettiği bilinmeyen hususların alınmasında da ihtilaf yoktur.

Aynı şekilde ictihadla söylenmiş bir sahabe kavlinin bir başka sahabe kavline karşı hüccet olmayacağında da ihtilaf yoktur. Çünkü sahabe pek çok meselede ihtilaf etmişlerdir. Birisinin sözü diğerine karşı hüccet olsaydı arala­rında bu farklı görüşler meydana gelmezdi. Âlimlerin ihtilafı, sadece tabiîn ve sonrakiler açısından sahabinin sırf ictihadıyle verdiği fetvalann şer´î hüccet sayılıp sayılmayacağı üzerinedir.

Sahabe Mezhebi Hakkında Alimlerin Görüşleri

Sahabe kavli ile amel edip etmeme hususunda iki meşhur görüş vardır:

Şafiîlere, Eş´arî, Mu´tezile ve Şia´nın cumhuruna ait olan birinci görüşe göre sahabe mezhebi hiç bir şekilde hüccet değildir.

Hanefî, Malikî ve Hanbelîlere ait olan görüşe göre sahabe kavli şer´î bir delildir.[1]

Birinci gurup görüşlerine şu delilleri serdettiler: Sahabe kavli, masumiyeti olmayan bir kişiden sadır olan mücerred ferdî ve ictihadî bir görüştür, her müctehidin hata etmesi ve yanılması mümkündür. Sahabe-i kiram tabiînin icti-

hadlarım tasvib ederlerdi. Halbuki tabiînin sahabe mezhebine muhalif görüşleri bulunabilirdi. Sahabe kavli başkalarına karşı delil sayılsaydı tabiînin bu ictihadları yapması caiz olmazdı ve sahabe onun muhalefetine karşı çıkardı. İşte Hz. Ali (r.a.), bir yahudinin elinde gördüğü kalkanı hakkında kendi tayin ettiği kadısı Şurayh´a dava açtığında kâdî Şurayh, yakınlığından dolayı oğlu Hasan´ın babası lehindeki şahitliğini kabul etmeyerek Hz. Ali´ye muhalefet etti. Halbuki Hz. Ali oğulun babası lehinde şahitliğinin caiz olduğ görüşünde idi.

Çocuğunu kurban etmeyi nezretme konusunda Mesrûk, İbni Abbas´a mu­halefet etmişti: İbni Abbas bu kişi nezrini ifa için yüz deve kesmesi vacib olur dediği halde Mesrûk "Onun çocuğu Hz. İsmail´den daha hayırlı değildir" diye­rek sadece bir koyun kesmesi vaciptir demiş. Neticede İbni Abbas da onun gö­rüşünü kabul etmiştir.

Enes bin Malik´e bir mesele sorulduğunda "Onu efendimiz Hasan Basr-î´ye sorun" der idi. Bu da gösteriyor ki sahabe kavli bir başkasına karşı delil değildir.

İkinci görüş sahipleri de şu delilleri serdettiler. Sahabe, her ne kadar diğer müctehidler gibi içtihadında hataya maruz ise de ancak o, dili çok iyi bilmesi, adalet ve fazilet sahibi olması, ayet-i kerimelerin nüzul, hadisi şeriflerin-vürûd sebeplerine muttali olması, Rasûlullah (s.a.) in tasarruflarına şahid olması, şeriatın yüce maksadlarını bilmesi gibi sebeplerden dolayı çoğunlukla onun sözü hakka ve doğruya uygun olur. Halbuki onun bu özellikleri başka bir müctehidde bulunmaz. Bu sebeple onun sözü diğer müctehidlere nisbetle râcih olur dolayısıyle onunla amel edilir.

Buradan şu anlaşılıyor ki sahabe kavli bir içtihadı diğerine tercih etme hususunda tercih sebebidir, ancak Kitap ve Sünnet gibi kendisiyle amel edilmesi farz olan şer´î bir hüccet sayılmaz. Çünkü "hüccet olma" Kur´andan veya Sünnetten açık bir delil ister. Sahabe kavline ittiba etme hususunda Kur´anda ve sünnette bir delil bulunmamaktadır. Yukarda da geçtiği gibi tatbikat ferdî ictihadlannda tabiînin sahabeye muhalefet ettiğini göstermektedir. Sahabe mezhebi bir hüccet olsaydı tabiînin ona uyması vacib olurdu ve muhalefet ettikleri takdirde günahkar olmaları icab ederdi.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mirâtü´l-Usût 2/250; el-Lüma´, Şîrâzî s. 50; el-Müstasfâ: 1/135; el-İhkâm, Âmidî: 3/133; İrşâdü´l-Fuhûl, Şevkânî, s. 213.