Vadeli satış
Soru: Zamanımızda yaygın bir hale gelen vadeli satışta fiyat farkı dinimize göre caiz midir? Bu usulde yapılan satışın fasid olduğunu söyleyenler bulunduğu gibi, farkın faiz olacağını iddia edenler de bulunmaktadır. Bu hususu açıklar mısınız?
Cevap: İslam dini, veresiye mal satmaya müsaade etmiş bulunmaktadır. Peygamber (sav) Efendimiz de hayati bir zaruret sebebiyle, zırhını rehin bırakmak suretiyle, bir Yahudi'den veresiye yiyecek almıştır.
Asrımızda ve bilhassa memleketimizde yapılan alışverişlerin pek çoğuna peşin satış ile veresiye satış arasında farklı fiyat uygulanmaktadır. Alıcının sermayesi yetersiz ise, istemeyerek bu şekildeki satışa rıza göstermekte ve farklı fiyat usulüne razı olarak veresiye mal almaktadır. Bu şekilde satış yapılan bir satış bey'i fasid midir?
Satışın bey'i fasid olabilmesi için akidde zaman ve bedelin malum olmaması gerekir. Şöyle ki: Bir satıcı, malını müşteriye arz ederek, "Şu malı, peşin bedelle 1000 liraya; sene sonunda vermek üzere veresiye olarak 2000 liraya sana sattım" dese, müşteri de kabul ettim dese, bu satış "Bey-i fasid" olur. Çünkü satışın bedel ve müddetten hangisi üzerine yapıldığı meçhul olmaktadır. Fakat müşteri, peşin para ile alıyorum dese, o mal peşin olarak 1000 liraya satılmış olur. Eğer müşteri veresiye olarak alıyorum derse, o mal veresiye olarak 2000 liraya satılmış olur. Bu caiz görülmekte, malın bedeli ile müddet bilindiği için, satış fasid olmamaktadır. Çünkü müşteri, satıcının yaptığı tekliflerden birisini kabul ederek, meclisten ayrılmadan o fiyat üzerinden akdin icap ve kabulü yerine getirilmekte ve bir tek fiyat üzerine satış tamamlanmaktadır.
Bu usulde yapılmış satış "Ribel-i fadıl" mıdır? Yani bu fark, vade verilmesine karşılık ödenen bir faiz midir?
Kesinlikle ifade edelim ki, bu bir faiz değildir. Zira, "Ribel-i fadıl", tartı ve kile ile satılan bir malın, kendi cinsinden bir mal ile peşin olarak ve birinin, miktarca diğerinden fazlaya satılmasından ibarettir. Üzerinde durduğumuz satışta bu tarife uyan bir muamele cereyan etmemektedir. Çünkü malın mübadelesi, cinsi olan bir mal ile değil, para ile yapılmaktadır.
Böyle bir satış, dinen caizdir. Bu mevzuda ulema cumhurunun icmai vardır. Şunu da belirtmek durumundayız ki; buna caizdir diyenler bulunduğu gibi, bu müsaadenin "Maal-kerahe" bir cevaz olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Çünkü, müşteri ödeyeceği fazla fiyattan dolayı kalben üzülmekte ve "Peşin param olsaydı, bu malı daha ucuza alabilirdim" diye içi sızlamaktadır.
Kişi kazanacağının miktarından daha fazla, kazanç yolunun keyfıyetini düşünmek zorundadır. Elde edeceği karın, çok olmasından daha fazla, helal ve temiz olmasına gayret göstermelidir.
Sünen-i Nesei ve Sünen-i Tirmizi'de Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edilen, "Bir satış içinde iki satış yapmaktan Resulullah (sav) nehyetmiştir" Hadis-i Şerifini, vadeli satışı yasaklayan bir Hadis olarak anlayanlar yanılmaktadır.
Bu Hadis-i Şerifle ilgili bahsin baş tarafında, bu satışın nasıl olduğu, "Şu malı peşin olarak yüz dirheme (veya liraya), veresiye olarak ikiyüz dirheme sana sattım" şeklinde izah edilmektedir. Yukarıda, bey'i fasid bahsinde açıklandığı üzere, bu satışın caiz olmayışı, yapılan satış akdinde zaman ve bedelin malum olmamasından doğmaktadır. Yoksa vade farkından bahseden bir ifade Hadis-i Şerif te görülmemektedir.
Ticarette mühim bir vazifemiz daha vardır. O da zarar etmemek kadar zarar vermemeye dikkat göstermektir. Sözlerimize Peygamber (sav) Efendimiz'in bir Hadis-i Seriliyle açıklık vermek isteriz: "Allah, sattığı vakit cömert; satın aldığı zaman tok gözlü ve hakkını istediğinde yumuşak huylu davranana, rahmet etsin."
2551 - Netice Fetvalarından: "Parasının ödenmesi, gelecek bir zamana bırakılan bir mal, bedelin gösterilmesi için elde tutulup vermemezlik edilemez. Fakat veresiye olarak satılmadı ise, elde tutulabilir" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Malı teslim etmeme salâhiyeti, ancak peşin satış sebebi ile olur. Alan şahıs parayı teslim etmekten çekiniyorsa, satan kimse de malı elinde tutabilir. Veresiye satılan bir malda böyle hareket etmek doğru değildir.
2552 - Soru: Bir kimseden........liraya bir ev satın aldım. Bunun.....lirası peşin, diğerleri takside bağlanmıştı. Ancak taksitlerden bir kısmını borçlu bulunduğum şahsa vadesi dolduğunda ödeyemedim. Bu şahıs, vadesi dolan alacağı için benden yüzde on fark istemektedir. Bu parayı alması doğru olur mu?
Cevap: Borçlu olarak yüklendiğiniz mükellefiyete sadık kalmanız ve taksitlerini zamanında ödemeniz gerekir. Ancak, akla gelmedik sebeplerle bu taksitleri zamanında ödemek imkânı olmazsa, alacaklı kimsenin bunlardan fark istemesi doğru değildir. Bu istek faiz olur.
2553 - Ali Efendi Fetvalarından: "Malın satış bedelini, gelecek bir zamana tehir edip, müddet dolmadan önce yolculuk yapmak isteyen müşteriden, satıcının kefil istemeye hakkı ve gücü yoktur" (H.Ec. 2/5)
Abdürrahim Fetvalarından: "Bedelini bu beldede verirsen şu kadar fiyata, şayet başka bir şehirde verecek olursan bu kadar bedel ile diyerek bir malı satış sahih olmaz" (H.Ec. c. 2/2)
2554 - Netice Fetvalarından: "Satış bedeli belirli bir vadeye bırakılıp, müşteri tarafından teslim alınmış bulunan bir malın, vadesi dolduğunda kıymeti fazla olsa, satıcı fazla istemeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/13)
Açıklama: Mal satılmış, akit tamamlanmış ve ödenecek para kesinleşmiş olmaktadır. Zamanın geçmesiyle, piyasadaki fiyatların artmasını dikkate alarak, bir fark istemek asla doğru değildir. Talep edilecek fark, faiz olur ve haramdır.
2555 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Satılan malın bedeli, bir müddet ile zamana bağlandıktan sonra, diğer bir zaman üzerine karşılıklı olarak razı olsalar, ikinci (gösterilen) mühlet sahih olur" (H.Ec. 2/4)
2556 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satış) bedeli, belirli bir müddete bırakılan malın müşterisi vefat etse, satıcı (malın bedelini) acele olarak almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/5)
2557 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satılan bir malın) belirli zamanda ödenmesi kararlaştırılan bedeli, satıcının ölümü ile, öne alınmak suretiyle ödettirilemez" (H.Ec. 2/5)
Açıklama: Satıcı ile alıcı arasında yapılan akid, satıcının ölümünden sonra da geçerlidir. Bu sebeple, satıcının varisleri, miras taksimini bahane ederek alıcıyı vadesi dolmadan önce para ödetmeye zorlayamazlar. Fakat müşterinin ölümü halinde, satıcı, satılan malın bedelini müddet dolmazdan önce talep edebilir. Çünkü, ölen kimsenin arkaya bıraktığı mal, mirasçılar arasında taksim edildikten sonra, ortada kalacak istemeye muhatap olacak kişi kalmamakta ve satıcının hakkını tahsil, imkânsız hale gelmektedir. Bunun önüne geçmek için, müşterinin ölümü halinde, vadenin dolmasını beklemeden, satılmış bulunan bir malın bedeli, tahsil yoluna gidilebilir.
2558 - Feyziye Fetvalarından: "Alışveriş sırasında malın bedeli bulunan paranın peşin veya veresiye olarak ödeneceği söylenmiş olmasa, satışın sıhhatine zarar gelmez" (H.Ec. 2/10)
Açıklama: Bir satış muamelesinde, satış bedelinin veresiye veya peşin ödeneceği, satış sırasında açık olarak ifade edilmelidir. Zira sonunda satıcı ile alıcı arasında anlaşmazlığa yol açar. Bununla beraber, bu husus ihmal edilmiş veya söylenmesi unutulmuş olsa, satış muamelesinin sıhhatine tesir etmez.
2559 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, veresiye olarak, Amr'a sattığı bir mal, hibe yolu ile tekrar Zeyd'e ulaşacak olsa, Amr'dan bedelini istediğinde, "O mal tekrar sana geldi" diyerek vermemeye gücü yetmez" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Bedeli, peşin veya veresiye olarak ödenmek üzere satışa arz edilen bir mal, müşterinin "aldım", mal sahibinin de "sattım" demesi ile alışveriş muamelesi neticelenmiş olur. Bundan sonra, değişik yönlü muamelelerin satışa tesiri olmaz. Artık o malın, hibe vesair yollarla ilk sahibine dönmesi, müşterinin borçluluk mükellefiyetlerini ortadan kaldırmaz.
Cevap: İslam dini, veresiye mal satmaya müsaade etmiş bulunmaktadır. Peygamber (sav) Efendimiz de hayati bir zaruret sebebiyle, zırhını rehin bırakmak suretiyle, bir Yahudi'den veresiye yiyecek almıştır.
Asrımızda ve bilhassa memleketimizde yapılan alışverişlerin pek çoğuna peşin satış ile veresiye satış arasında farklı fiyat uygulanmaktadır. Alıcının sermayesi yetersiz ise, istemeyerek bu şekildeki satışa rıza göstermekte ve farklı fiyat usulüne razı olarak veresiye mal almaktadır. Bu şekilde satış yapılan bir satış bey'i fasid midir?
Satışın bey'i fasid olabilmesi için akidde zaman ve bedelin malum olmaması gerekir. Şöyle ki: Bir satıcı, malını müşteriye arz ederek, "Şu malı, peşin bedelle 1000 liraya; sene sonunda vermek üzere veresiye olarak 2000 liraya sana sattım" dese, müşteri de kabul ettim dese, bu satış "Bey-i fasid" olur. Çünkü satışın bedel ve müddetten hangisi üzerine yapıldığı meçhul olmaktadır. Fakat müşteri, peşin para ile alıyorum dese, o mal peşin olarak 1000 liraya satılmış olur. Eğer müşteri veresiye olarak alıyorum derse, o mal veresiye olarak 2000 liraya satılmış olur. Bu caiz görülmekte, malın bedeli ile müddet bilindiği için, satış fasid olmamaktadır. Çünkü müşteri, satıcının yaptığı tekliflerden birisini kabul ederek, meclisten ayrılmadan o fiyat üzerinden akdin icap ve kabulü yerine getirilmekte ve bir tek fiyat üzerine satış tamamlanmaktadır.
Bu usulde yapılmış satış "Ribel-i fadıl" mıdır? Yani bu fark, vade verilmesine karşılık ödenen bir faiz midir?
Kesinlikle ifade edelim ki, bu bir faiz değildir. Zira, "Ribel-i fadıl", tartı ve kile ile satılan bir malın, kendi cinsinden bir mal ile peşin olarak ve birinin, miktarca diğerinden fazlaya satılmasından ibarettir. Üzerinde durduğumuz satışta bu tarife uyan bir muamele cereyan etmemektedir. Çünkü malın mübadelesi, cinsi olan bir mal ile değil, para ile yapılmaktadır.
Böyle bir satış, dinen caizdir. Bu mevzuda ulema cumhurunun icmai vardır. Şunu da belirtmek durumundayız ki; buna caizdir diyenler bulunduğu gibi, bu müsaadenin "Maal-kerahe" bir cevaz olduğunu söyleyenler de mevcuttur. Çünkü, müşteri ödeyeceği fazla fiyattan dolayı kalben üzülmekte ve "Peşin param olsaydı, bu malı daha ucuza alabilirdim" diye içi sızlamaktadır.
Kişi kazanacağının miktarından daha fazla, kazanç yolunun keyfıyetini düşünmek zorundadır. Elde edeceği karın, çok olmasından daha fazla, helal ve temiz olmasına gayret göstermelidir.
Sünen-i Nesei ve Sünen-i Tirmizi'de Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edilen, "Bir satış içinde iki satış yapmaktan Resulullah (sav) nehyetmiştir" Hadis-i Şerifini, vadeli satışı yasaklayan bir Hadis olarak anlayanlar yanılmaktadır.
Bu Hadis-i Şerifle ilgili bahsin baş tarafında, bu satışın nasıl olduğu, "Şu malı peşin olarak yüz dirheme (veya liraya), veresiye olarak ikiyüz dirheme sana sattım" şeklinde izah edilmektedir. Yukarıda, bey'i fasid bahsinde açıklandığı üzere, bu satışın caiz olmayışı, yapılan satış akdinde zaman ve bedelin malum olmamasından doğmaktadır. Yoksa vade farkından bahseden bir ifade Hadis-i Şerif te görülmemektedir.
Ticarette mühim bir vazifemiz daha vardır. O da zarar etmemek kadar zarar vermemeye dikkat göstermektir. Sözlerimize Peygamber (sav) Efendimiz'in bir Hadis-i Seriliyle açıklık vermek isteriz: "Allah, sattığı vakit cömert; satın aldığı zaman tok gözlü ve hakkını istediğinde yumuşak huylu davranana, rahmet etsin."
2551 - Netice Fetvalarından: "Parasının ödenmesi, gelecek bir zamana bırakılan bir mal, bedelin gösterilmesi için elde tutulup vermemezlik edilemez. Fakat veresiye olarak satılmadı ise, elde tutulabilir" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Malı teslim etmeme salâhiyeti, ancak peşin satış sebebi ile olur. Alan şahıs parayı teslim etmekten çekiniyorsa, satan kimse de malı elinde tutabilir. Veresiye satılan bir malda böyle hareket etmek doğru değildir.
2552 - Soru: Bir kimseden........liraya bir ev satın aldım. Bunun.....lirası peşin, diğerleri takside bağlanmıştı. Ancak taksitlerden bir kısmını borçlu bulunduğum şahsa vadesi dolduğunda ödeyemedim. Bu şahıs, vadesi dolan alacağı için benden yüzde on fark istemektedir. Bu parayı alması doğru olur mu?
Cevap: Borçlu olarak yüklendiğiniz mükellefiyete sadık kalmanız ve taksitlerini zamanında ödemeniz gerekir. Ancak, akla gelmedik sebeplerle bu taksitleri zamanında ödemek imkânı olmazsa, alacaklı kimsenin bunlardan fark istemesi doğru değildir. Bu istek faiz olur.
2553 - Ali Efendi Fetvalarından: "Malın satış bedelini, gelecek bir zamana tehir edip, müddet dolmadan önce yolculuk yapmak isteyen müşteriden, satıcının kefil istemeye hakkı ve gücü yoktur" (H.Ec. 2/5)
Abdürrahim Fetvalarından: "Bedelini bu beldede verirsen şu kadar fiyata, şayet başka bir şehirde verecek olursan bu kadar bedel ile diyerek bir malı satış sahih olmaz" (H.Ec. c. 2/2)
2554 - Netice Fetvalarından: "Satış bedeli belirli bir vadeye bırakılıp, müşteri tarafından teslim alınmış bulunan bir malın, vadesi dolduğunda kıymeti fazla olsa, satıcı fazla istemeye güçlü ve haklı olmaz" (H.Ec. 2/13)
Açıklama: Mal satılmış, akit tamamlanmış ve ödenecek para kesinleşmiş olmaktadır. Zamanın geçmesiyle, piyasadaki fiyatların artmasını dikkate alarak, bir fark istemek asla doğru değildir. Talep edilecek fark, faiz olur ve haramdır.
2555 - İbni Nüceym Fetvalarından: "Satılan malın bedeli, bir müddet ile zamana bağlandıktan sonra, diğer bir zaman üzerine karşılıklı olarak razı olsalar, ikinci (gösterilen) mühlet sahih olur" (H.Ec. 2/4)
2556 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satış) bedeli, belirli bir müddete bırakılan malın müşterisi vefat etse, satıcı (malın bedelini) acele olarak almaya güçlü olur" (H.Ec. 2/5)
2557 - Ali Efendi Fetvalarından: "(Satılan bir malın) belirli zamanda ödenmesi kararlaştırılan bedeli, satıcının ölümü ile, öne alınmak suretiyle ödettirilemez" (H.Ec. 2/5)
Açıklama: Satıcı ile alıcı arasında yapılan akid, satıcının ölümünden sonra da geçerlidir. Bu sebeple, satıcının varisleri, miras taksimini bahane ederek alıcıyı vadesi dolmadan önce para ödetmeye zorlayamazlar. Fakat müşterinin ölümü halinde, satıcı, satılan malın bedelini müddet dolmazdan önce talep edebilir. Çünkü, ölen kimsenin arkaya bıraktığı mal, mirasçılar arasında taksim edildikten sonra, ortada kalacak istemeye muhatap olacak kişi kalmamakta ve satıcının hakkını tahsil, imkânsız hale gelmektedir. Bunun önüne geçmek için, müşterinin ölümü halinde, vadenin dolmasını beklemeden, satılmış bulunan bir malın bedeli, tahsil yoluna gidilebilir.
2558 - Feyziye Fetvalarından: "Alışveriş sırasında malın bedeli bulunan paranın peşin veya veresiye olarak ödeneceği söylenmiş olmasa, satışın sıhhatine zarar gelmez" (H.Ec. 2/10)
Açıklama: Bir satış muamelesinde, satış bedelinin veresiye veya peşin ödeneceği, satış sırasında açık olarak ifade edilmelidir. Zira sonunda satıcı ile alıcı arasında anlaşmazlığa yol açar. Bununla beraber, bu husus ihmal edilmiş veya söylenmesi unutulmuş olsa, satış muamelesinin sıhhatine tesir etmez.
2559 - Netice Fetvalarından: "Zeyd'in, veresiye olarak, Amr'a sattığı bir mal, hibe yolu ile tekrar Zeyd'e ulaşacak olsa, Amr'dan bedelini istediğinde, "O mal tekrar sana geldi" diyerek vermemeye gücü yetmez" (H.Ec. c. 2/2)
Açıklama: Bedeli, peşin veya veresiye olarak ödenmek üzere satışa arz edilen bir mal, müşterinin "aldım", mal sahibinin de "sattım" demesi ile alışveriş muamelesi neticelenmiş olur. Bundan sonra, değişik yönlü muamelelerin satışa tesiri olmaz. Artık o malın, hibe vesair yollarla ilk sahibine dönmesi, müşterinin borçluluk mükellefiyetlerini ortadan kaldırmaz.
Fetvalar
- Allah'a (cc) İman
- Cennet-Cehennem
- Mezhepler
- Kur'an Ayetleri
- Peygamberimiz (sav)'in Hayatı
- Abdest
- Gusül
- Teyemmüm
- Vücut ve Avret Yerlerinin Temizliği
- Beş Vakit Namaz
- Zekât
- Öşür
- Oruç Kimlere Farzdır?
- Hac
- Kurban Kimlere Vaciptir
- Yemin
- Nikâh
- Miras
- Karı-Koca Münasebetleri Cinsel İlişkiler
- Anne-Baba ve Çocuk İlişkileri
- Giyim kuşamla ilgili haramlar helaller
- Tedavi
- El öpmek
- Yüzük takmak
- Diş kaplatmak
- Kadınların özel halleri
- İçki
- Sigara haram mı mekruh mu?
- Kumar- şans oyunları
- Faiz