Zeyneb Binti Cahş

Ya Rasûlâllah! Ben diğer zevcelerinden herhangi, bi­ri değilim. Onlardan her birini ya babası, ya kardeşi veya ailesi nikahladı. Yalnız beni sana Allah gökte ni­kahladı.»[1]

Rasölüllah´m (S.A.V) hala kızıdır. Annesi Urneyme Bint Abdil-muttalıb´tfr. Babası Esed İbn Huzeyme oğullarından Cahş İbn Riab İbn Ya´mur´dur. Daha önce adı Berre´ydi. Peygamber (S.A.V) onu oğlu (evlâtlığı) Zeyd İbn Muhammed (Zeyd İbn Harise) ile Allah´ın emrine uymak için evlendirdi. Berre güzelliği, gençliği, soyu ve Peygamber´e (S.A.V) yakınlığı sebebiyle büyükleniyordu.

Berre Bint Cahş kendisinin; şeref ve güzelliği başka güzel ve genç kızda olmayan şerefli bir kimse olduğunu unutmamıştı. O nasıl olur da Zeyd İbn Harîse gibi, Rasûiüllah´ın evine köle olarak gelen ve Peygamberin (S.A.V) azâd ettiği ve adını Zeyd İbn Muhammed yaptı­ğı bir azâdh kölenin nikâhına girerdi?

Aslında Zeyd kö!e değildi. Benî Zeydi´l-Lât kabilesinin Kelb b. veherati´l-Kudaî el Kahtanî Kolundan Harise b. Şerahil b. Ka´b el-Kelbî´-nin oğlu idi. Annesi Sû´da binti Sa´lebe onu, ailesi Benî Ma´n b. Tayy kabilesini ziyarete giderkenyanında götürmüş, orada iken Benî´l-Kayn b. Cisr kabilesinin baskınında Zeyd esir olmuştu. Bu kabile onu Arab panayırlarından birinde satmışlardı. Hakim b. Hîzam da onu satın al­mıştı.

O günlerde Rasûiüllah (S.A.V)´le evlenmiş bulunan Hadîce (r.an­hâ) yeğeni Hakim b. Hîzam´ı ziyarete gitmiş, yeğeninin, istediği köie-yi seçip alması için kendisine teklifte bulunması üzerine o da Zeyd´i seçmişti, Rasûlü Ekrem Efendimiz Zeyd´i görünce onun kendisine he­diye edilmesini istemiş, Hadîce de hediye etmişti.

Zeyd´in babası Harise b. Şerahil, oğlunun ayrılık acısına dayana­mamış, onu aramaya çıkmıştı. Mekke´de olduğunu öğrenince kardeşi Kâ´b ile birlikte Mekke´ye gelip Rasplüllah´ı Kabe´de iken bulmuşlar ve ona:

«Ey Abdü´l-Muttalib´in oğlu; Ey kavminin efendisinin oğlu! Sizler Allah´ın komşularısınız, esirleri kurtarır, açları doyurursunuz. Oğlu­muz için sana geldik, onu serbest bırakmak için alacağın fidyede bi­ze iyi davran» dediler.

«Bundan başka bir yol yok mu?» buyurdu. «O nedir?» dediSer.

«Onu çağırır ve serbest bırakırım. Sizi seçerse alır götürürsünüz. Beni seçerse, Allah´a yemin olsun ki, ben onu kimseye vermem» bu­yurdu.

«İnsaflılığını artırdın!» diye bağırıştılar. Zeyd çağrıldı. Babasını ve amcasını tanıdı.

Rasûiüllah (S.A.V) isterse onlarla´gidebilmesi, İsterse yanında kalması hususunda onu serbest bıraktı. Zeyd efendisini seçti. Babası ona dönüp :

«Ey Zeyd! Babana, annene, memleketine ve kavmine karşılık kö­leliği mi seçiyorsun?» diye ikaz etmek istedi. Zeyd şöyle cevap verdi :

«Ben bu zattan öyle bir şeyler gördüm ki, benim ondan ebediyyen ayrılmam mümkün değildir.»

Bunun üzerine Allah´ın Rasûlü onun elini tuttu. Kureyş´liferden bir topluluğun yanına götürdü ve Zeyd´in, miras alan ve veren olarak evlâtlığı olduğunu ilân etti.

Bunun üzerine «Muhammed´in oğlu Zeyd» diye çağırılmaya baş­landı.

Zeyd, Ali b. Ebî Talib´den sonra ilk müslüman olanlardandır.

Rasûlüllah fS.A.V) Muhacirler arasında kardeşlik kurduğunda Zeyd´le Hz. Hamza kardeş oldular.

Zeyd evlilik çağına geldiğinde Allah´ın Rasûlü onun için Ümeyme halasının kızı Zeyneb binti Cahş´ı uygun gördü.

Zeyneb de, kardeşi Abdullah b. Cahş da, soylu hür bir kadının bir azâdh ile evlenmesini hoş karşılamadılar.

İkisi de dayızadeleri olan Allah´ın Rasûlüne, böyle birinin kendi­lerine uygun olup olmayacağını sordular. Onlara göre eşraftan biri­nin kızı, azâd edilmiş de olsa, bir köle ile evlenemezdi. Zeyneb daha da ileri giderek:

«Ben onunla hiç bir şekilde evlenemem.» de dedi.

Rasûlüllah (S.A.V) Zeyd´in kendi katındaki ve İslâm´daki değeri­ni, ana ve baba tarafından soylu bîr Arab olduğunu anlattı. Ancak onlar, Rasûlüllah´a olan derin sevgilerine ve ona itaat etmeye son derece dikkat etmelerine rağmen bu izdivacı hoş karşılamadılar. Bu­nun üzerine şu âyet indi.;

«Allah ve Rasûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü´min erkekle, mü´-min kadın için, işlerinde kendilerine seçme hakkı yoktur. Kim Allah´a ve Rasûlüne isyan ederse, muhakkak kî o, apaçık bir sapıklıkla yolu­nu sapılmıştır.» [2]

Zeyneb, Allah ve Rasûlü´nün emrine itaat etmiş olmak, İslâm´ın «İnsanlar arasındaki üstünlük sadece takva iledir» prensibini tatbik etmek için Zeyd´le evlenmeye razı oldu.

Bu iki eviinin evlilik hayatı ikisine de rahatlık getirmedi. Zey­neb, kendisinin kölelik görmediğini, şu anda akrabasının evine köle olarak girmiş bir azatlının nikâhı altında bulunduğunu hiç bir zaman unutmadı.

Zeyd İbn Harise, Berre´den gördüğü kötü davranışı birkaç defa Peygamber´e (S.A.V) şikâyet etti. Rasûlüllah (S.A.V) ona şöyle di­yordu :

? Eşini tut, boşama. Allah´tan kork. Zeyd İbn Harîse şöyle dedi :

? Ya Rasûleîlah! Ondan ayrılayım mı? Peygamber (S.A.V) de şöyle buyurdu :

? Eşini tut, boşama.

Bir gece Zeyd İbn Harîse evine geldi. Berre Bint Cahş ona :

? Rasûlüllah (S.A.V) senin evine geldi dedi. Zeyd İbn Harîse :

? İçeri girmesini söyleseydin? dedi. Berre Bint Cahş :

? Teklif ettim ama, kabul etmedi, dedi. Zeyd İbn Harîse sordu :

? Birşey duydun mu? Berre Bint Cahş :

? Ayrılırken anlamadığım birşey söylediğini duydum diye cevap verdi.

Zeyd İbn Harîse :

? Acaba Rasûlüllah (S.A.V) ne dedi? diye sordu. Berre Bint Cahş şu cevabı verdi :

? Onun şöyle dediğini duydum. Subhâneliahi´l-azîm, kalbleri bir­birine döndürenin şanı ne yücedir!

Zeyd Peygamber´e (S.A.V) gidip şöyle dedi :

? Ya Rasûleliah! Evime geldiğini duydum. Girseydin ya! Anam, babam sana feda olsun! Ben Berre´den ayrılacağım.

Peygamber (S.A.V) ona :

? Eşini tut, boşama diye cevap verdi.

Fakat Zeyd İbn Harise, Berre Bint Cahş´tan ayrıldı... Berre´de bo­şanmış oldu.

Halbuki, Zeyd´e bunu söylediği zaman, Peygamberimiz; o´nun, Hz. Zeyneb´i muhakkak, boşayacağını ve iddeti dolduktan sonra da, o´nun kendisine zevce olacağını biliyordu. Allah tarafından kendisine böyîe haber verilmiş bulunuyordu.

Fakat, münafık halkın «Muhammed, oğlunun karısı ile evlendi!» diye lâı etmelerinden çekinerek bunu kalbinde gizli tutuyor, açığa vu-ramıyordu.

Câhiliyyet devrinde, bir kimse, birisini evlâd edinirse, halk, ev-lâdlığı, O´nun adıyla anardı ve evlâdlık, öz oğulgibi, o kimsenin mira­sından faydalanırdı.

Bu âdet:

«Allah... evlâdlarınızı, öz oğullarınız gibi tanımadı.

Bu, sizin ağızlarmızdaki lâfımzdır.

Allah, hakkı söyler ve O, doğru yolu gösterir.

Siz, o´niarı, öz babalarına nisbetie çağırınız. Bu, Allah katında da­ha doğrudur.

Eğer, babalarının- kim olduğunu bilmiyorsanız, o halde, o´nlar, dinde kardeşleriniz olmakla beraber, dostlarınızdır da.

Hatâ ettiklerinizde ise, size bir vebal yoktur.

Allah, çok yargılayıcı, çok esirgeyicidir. [3] âyetleri indirilince-ye kadar devam etti.

Bu âyetler inince, artık azâdlı köleler ve evlâdlıklar, öz babaları adına iade edildiler.

Öz babaları bilinmeyenler de, eski efendilerine dinde dost ve kardeş oldular.

Peygamberimiz [S.A.V) bir cahiliyet âdeti olan evlâtlığın gerçek evlât yerinde kabul edilmesi ve onun boşadsğı kadın ilo de evlenile-miyeceği İnancını yıkmak için ona evlenme teklifi gönderdi, Hz 2ey-neb de : «Rabbime danışayım» diye cevap vererek abdest aldı ve na­maza durdu.

Bir lutf-i ilâhî olarak bizzat Allahu Teâia, Peygamberimizin Hz. Zeyneb´le nikâhını takdir etti ve nikâhları hakkında vahiy İndi.

Bir gece Rasûlüllah, Aîşe ile oturup konuştuğu sırada kendisine vahiy geldi. Vahiy hali geçince gülümsemeye başladı ve şöyle dedi.

? Berre Bint Cahş´a kim gidip Allah´ın, onu bana gökte nikahla­dığını müjdeler.

Rasûlüllah (S.A.V) aldığı vahyi okudu :

«Allah´ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye : »Eşini bırakma, Allah´tan sakın» diyor, Allah´ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyordun. İnsanlardan eskiniyordun; oysa Allah´tan çekin-mân daha uygundu. Sonunda Zeyd eşiyle ilgisini kestiğinde onu se­ninle evlendirdi ki, evlâtlıkları eşleriyle ilgilerini kestiklerinde onlarla evlenmek konusunda mü´minlere bir sorumluluk olmadığı bilinsin. [4]

Hz. Aîşe Bint Ebt Bekr şöyle der: Onun güzelliği ve diğer özel­liklerinden dolayı beni yine kıskançlık tutmuştu. İşlerin en büyüğü ve en üstünü, ona yapılandı ki Allah onu gökte nikahlamıştı.

Rasûlüllah´ın (S.A.V) hizmetçisi Selma hemen yola çıktı. Rasûj-üllah´in [S.A.V) söyledjğini Berre Bint Cahş´a anlattı, Berre Allah´a secde etti. Ve şöyle dedi :

? Allah rızası için iki ay oruç tutmayı vadediyorum.

Rasûlüllah (S.A.V) onunla evlendikten sonra adını Zeyneb yaptı. Zeyneb Bint Cahş :

? Ya Rasûlellah! Babamın ismini de değistirseydin. Çünkü Berre küçüktür.

Rasûlüllah (S.A.V) :

? Baban müslüman olsaydı ona bizim yani Ehl-i Beyt´in isimle­rinden birini koyardım. Fakat ona «Cahş» adını koydum. Cahş Berre´-den daha büyüktür, buyurdu.

Rasûlüllah (S.A.V) Zeyneb Bint Cahş için düğün ziyafeti verip yoksullara et ve ekmek yedirdi.

Enes b. Mâlik der ki, «Resûlullâh Aleyhisselâm, Zeyneb bint-i Cahş ile gerdeğe gireceği gün, annem Ümmü Süieym, bana : (Ey Enes! Resûiullâh, bugün, gerdeğe girecektir.

Sanıyorum ki, yanlarında hiç yiyecekleri de, yoktur. Şu yağ tulumunu buraya getir!) dedi. Getirdim.

Annem, yalnız Resûiullâh´la zevcesine yetecek kadar hâlis Medî-ne hurmasını toprak bir çanak içinde yağla karıştırarak Hays yaptı.

Ey Enes! Bunu, Resûlullâh´a götür! (Sana, bunu annem gönderdi. Kendisi, Sana selâm" söylüyor. Şüphe yok ki bu, bizim tarafımızdan Sana az, ufak bir hediyyedir yâ Resûlallâh!) diyor de! dedi.

Onu, Resûlullâh´a götürdüm ve (Annem, Sana selâm söylüyor. Şüphesiz bu, bizim tarafımızdan, Sana, az, ufak bir hediyyedir yâ Re­sûlallâh!) diyor, dedim.

Resûiullâh : (Koy onu!) buyurdu.

Onu, kendisiyle duvar arasındaki boş yere koydum.

Bana: (Ebû Bekir´i, Ömer´i, Osman´ı ve Ali´yi çağır!) buyurdu.

Eshabı olan halktan da, bir çoklarının ismini andı, saydı.

Resûlullâh´ın azıcık bir yiyecek için bir çok kimseleri yanına ça­ğırmayı bana emr etmesine şaştım.

Çünki, o, azıcık bir yiyecekti.

Bununla beraber, emrine aykırı hareket etmeyi uygun görmeyip o´niarın hepsini çağırdım.

(Bak Mescidde kim varsa, onları da, çağır) buyurdu.

Öyle yaptım. Mescide gidip namaz kılan veya uyuyan kimi bul­dumsa, o´nlara : (Resûlullâh´ın, düğün ziyafetine buyurunuz!) dedim, geldiler. Nihayet, sofa, doldu.

Bana : (Mescidde kimse kaldı mı?) diye sordu. (Hayır!) dedim.

Bana : «Bak. yolda kim varsa, onları da, çağır!» buyurdu. Çağır­dım. Odalar da, doldu.

(Gelmeyen kimse kaldı mı?) diye sordu.

(Haydi çanağı getir!) buyurdu. Getirip önüne koydum.

Elini, çanağın üzerine koyup Allah´ın, söylemesini dilediği keli melerie bereket duası yaptı.

(Onar onar halkalansınlar ve her insan da, önünden yesin!) bu-, yurdu.

Herkes, böyle oturup doyuncaya kadar yediler.

Böylece, davetliler takım takım geldiler ve hepsi yiyip gittiler.

Ben, çanaktaki hurmaya ve yağa bakıyordum. Onlar, tıpkı kaynak­lar gibi kaynıyor, çoğalıyordu!

Sofrada ve odada bulunanların hepsi o´ndan doya doya yediler. Çanakta kalan ise, getirmiş olduğum kadardı!

Resûlullâh, bana : (Ey Enes! Kaldır!) buyurdu. Kaldırdım.

Çanağı, zevcesinin yanına koyduktan sonra, annemin yanına var­dım. Görmüş olduğum hâdiseye şaşakaldığımı söyledim.

Annem : (Hiç şaşma! Eğer, Allah, o´ndan, bütün Medîneiilerin ye­mesini dilemiş olsaydı, hepsi de, yerler ve dayarlardı!) dedi.

Peygamberimiz, Hz. Zeyneb´in düğün ziyafeti olmak üzere bir koyun kesti.

Halbuki, o güne kadar zevcelerinden hiç birisi için böyle bir şey yapmamıştı.

Yine Enes b. Mâlik der ki «Peygamber Aleyhisselâm, Zeyneb bint-i Cahş´ın düğün töreninde et ve ekmekle ziyafet vermişti.

Yemeğe geleceklere, dâvetci olarak da, ben gönderilmiştim.

Yemeğe çağırdıklarımdan bir cemaat geliyor, yemek yiyor ve çı­kıp gidiyordu.

Sonra, bir cemaat daha geliyor, yemek yiyor ve çıkıp gidiyordu.

Çağırılacak bir kimse bulamayıncaya kadar herkesi çağırdım ve (Yâ Nebiyyallâh! Artık, çağıracağım kimse bulamadım, kalmadı!) de­dim.

Bunun üzerine : [Yemek sofranızı kaldırınız!) buyurdu.

Bütün hanımların nikâhı ve evliliği akrabaları tarafından kararlaş­tırıldığı halde kendi izdivacının Kur´an-ı Kerîm´Ie tesbît edilmesinden dolayı övünmek hakkıydı. Bundan dolayı da Hz. Peygamberin en sev­diği eşi olmakla övünen Hz. ATşe ile nikâhı semavî emirie akdedildi-ğinden dolayı övünen Hz. Zeyneb arasında arasıra çekişme bile olur­du. Buna rağmen Hz. Aîşe´ye iftira ortaya çıkınca Hz. Peygamber di­ğer eşlerine de danıştığında Hz. Zeyneb «Ben Aîşe hakkında dürüstlük ve iyilikten başka bir şey bilmiyorum» demişti. Gerçek dindarlık işte budur. Yoksa iftira atmak, kötülemek. Hz. Aîşe´yi Rasûlüllah´ın gözün­den düşürmek için tam fırsattı. En çok sevilen bir rakip olmasına rağ­men, bütün gücüyle Hz. Aîşe´yi övdü ve akladr...

Medine´de münafıklar ise şu dedikoduyu yaydılar.

? Muhammed oğlunun (evlâtlığının) karısıyla evlendiği halde, oğlunun kızıyla evlenmeyi haram kılıyor.

? Oğlunun karısıyia evlendiği halde oğulun eşiyie evlenmenin haram olduğunu bildiriyor.

Aziz ve Celîl olan Allah şu âyeti indirdi :

«Muhammed içinizden herhangi bir adamın babası değil, o Allah´ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah herşeyi bitendir.» [5]

Zeyneb Bint Cahş şöyle anlatır.

? Rasûlüllah benimle evlenince o iki ay orucu ne hazarda ne de Kur´an-m bana isabet ettiği seferde tutabildim. (Rasûlüllah (S.A.V) bir savaş veya sefere çıkmak İstediği zaman hanımları arasında kur´a çeker ve kur´a kime çıkarsa o peygamberle (S.A.V) birlikte çıkardı) Kur´ada bana sefere çıkmamak isabet edince o iki ay orucu tuttum.

Zeyneb Bint Cahş şöyle derdi :

? Ya Rasûlellah! Vallahi, ben diğer hanımlarından herhangi biri gibi değilim. Diğer hanımlarını babalan, kardeşleri veya aileleri ev-lendirmiştir. Beni ise Allah seninle semâda evlendirmiştir.

Hz. Peygamberin (S.A.V) hizmetçisi Enes İbn Malik şöyle anlatır :

? Zeyneb (Bint Cahş) Rasûlüllah´a getirildiğinde yemek hazır-, lattı ve halkı yemeğe davet etti. Davetliler geldiler. Bir grup gelip Rasûlülllah Zeyneb´le birlikteyken eve girdiler ve konuşmaya daldılar. Rasûlüllah çıkıyor, geri geliyor ama onlar hâlâ oturuyorlardı. Bunun üzerine Allah Ta´âla şu âyeti indirdi : «Ey inananlar! Peygamberlerin evlerine, yemeğe çağrılmaksızın vakitli vakitsiz girmeyin; fakat davet edilirseniz girin ve yemeği yeyince dağılın. Sohbet etmek için de gi­rip oturmayın. Bu haliniz Peygamber´i üzüyor, o da size birşey söyle­meye çekiniyordu. Allah gerçeği söylemekten çekinmez. Peygamberin eşlerinden birşey isteyeceğinizde onu perde arkasından isteyin.» [6]

O günden itübaren Peygamber´in (S.A.V) hanımlarına ve mü´min kadınlara örtünme farz kılındı.

Medine halkının ipsiz takımı, köle kadınlara sataşarak o´nlan ra­hatsız ederlerdi. Şâir kadınları da, köle sanarak rahatsız ettikleri olurdu.

Yine bir gün, münafıklardan birisi, Mü´minlerin kadınlarından i risine sataşmış ve onu rahatsız etmişti.

Ne diye böyle yaptığı sorulduğu zaman, «Ben, onu, köle sandım! demişti.

Peygamberimizin zevceleri, geceleri, hacetlerini gidermek için evlerinden uzakça yerlere çıkmakta idiler.

Gider, gelirlerken, münafıkların, onları da, rahatsız ettikleri ol­muştu.

Bu çirkin hareketleri, kendilerine ihtar olununca, münafıklar «Biz, bunu ancak, köle kadınlara yapıyoruz!» diyerek yaptıklarını inkâr et­mişlerdi.

Zeyneb Bint Cahş el işlerinde becerikli bir kadındı. Deriyi sepi­ler, ondan deri eşyaları diker ve bunların gelirini Allah yolunda sada­ka olarak dağıtırdı.

Bir gün Rasûlüllah (S.A.V) Allah´ın nasip ettiği ganimetleri muha­cir ve ensarın teşkil ettiği bir topluluk arasında taksim ederken Zey-neb Bint Cahş söze karıştı. Ömer İbnu´l-Hattab onu azarlayınca Ra-sûiüllah (S.A.V) ona :

? Ömer! Onunla uğraşma. O evvahe (yumuşak huylu, yufka yü­rekli ve cok dua eden) dır dedi.

Zeyneb Bint Cahş Rasûlüllah´la birlikte veda haccmda bulun­muştur.

Mü´minlerin emîri Ömer İbnu´l-Hattab Medain´in fethinden sonra elde edilen ganimetleri taksim etmek istediğinde Zeyneb Bint Cahş´a oniki bin dirhem verdi. Bunun üzerine Zeyneb şöyle demeye başladı :

? Allah´ım! gelecek yıl bu paraya beni erişitirme çünkü o bir fitnedir.

Daha sonra o parayı akrabalarına ve ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Bu mü´minlerin emîri Ömer İbnu´l-Hattab´a erişince şöyle dedi.

?« Bu kendisiyle hayır istenilen bir kadındır. Hz. Ömer onun ka­pısında durdu ve içeriye selâm gönderip şöyle dedi :

? Verdiğim parayı dağıttığını duydum. Bin dirhem daha gönde­riyorum. Onu bari elinde tut.

Zeyneb yine önceki gibi hepsini akrabalarına ve ihtiyaç sahipleri­ne dağıttı.

Zeyneb Bint Cahş´ın vefatı yaklaştığında şöyle dedi :

? Ben kefenimi hazırladım. Mü´minlerin emîri Hz. Ömer de bir kefen gönderecek. Bu iki kefenden birini sadaka olarak verin. İzarımı (belden aşağı giyilen peştemala benzer giysi) sadaka olarak verebilir­seniz verin.

Bu isteğini ihmal etmeyip yerine getirdiler.

Mü´minlerin annesi Zeyneb Bint Cahş, hicretin yirminci senesin­de vefat etti. Cenaze namazını mü´minlerin emîri Hz. Ömer kıldırdı ve rnü´minlerin annesini Baki´ye uğurladı.

Mü´minlerin annesi Hz. Aîşe, Zeyneb Bint Cahş´ın ölüm haberini alınca :

? Övgüye lâyık, ibâdetine düşkün, yetim ve dulların sığınağı gitti dedi.

Yine Hz. Aîşe der ki : «Allah, Zeyneb bint-i Cahş´a rahmet etsin. O, şu dünyada erişemeyeceği şerefe erişmiş, Allah, o´nu dünyad Peygamberine zevce yapmış ve Kur´ân´da zikr etmişti.

Bir gün, Rasûlüllah´ın çevresinde çevrelendiğimiz sırada bize (Sizin, kulacı en uzun olanınız, bana Cennet´te en evvel gelip kavu­şanınızda!) buyurmuştu.

Peygamber Aleyhisselâm´ın vefatından sonra evde toplanmış, duvara uzatarak kollarımızın uzunluğunu ölçüşmüştük.

Biz, bunu yaptıktan bir müddet sonra, içimizden Zeyneb binf-i Cahs vefat etti.

Kendisi kısa boylu îdi. Bizden uzun değildi. O zaman anladık ki : Peygamber Aleyhisselâm´ın (Uzun kollu olanınız) buyurmasından maksadı, sadaka vermekte eli en açık olan imiş. [7]

Benî Mustalik Kabilesinden Bir Hanım

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Mü´minlerin Annesi Zeyneb Binti Cahş

[2] Ahzâb Sûresi 36.

[3] Kur´an-ı Kerîm, Ahzâb : 4-5

[4] Kur´an-ı Kerîm Ahzâb 37

[5] KLir´an-ı Kerim, Ahzâb Sûresi 40.

[6] Kur´an-ı Kerim, Ahzâb Sûresi 53.

[7] Abdulaziz eş-Şennavi, Sahabe Hayatından Tablolar (Hanım Sahabiler), Uysal Kitabevi: 3/114-126.