İstanbul’un fethi - 10

Fetih deyince beş şeyi hatırlamamız gerekir: "Birincisi Fatih'i, Fatih Sultan Mehmed'i, O'nu kutlu bir müjdeye iten iman aşk ve azmi unutmayın!

İkincisi; Hocası Akşemseddin Hazretlerini... O Akşemseddin ki, "sadece sorulana cevap verip kenara çekilirim" düşüncesinde olmayıp, manevi olduğu kadar, sabahlara kadar mücahitleri siperlerde ziyaret ederek onlara verdiği moral ve gayretlerini de unutmayın!

Üçüncüsü Ulubatlı Hasan'ı... Köyünde iman ve şehadet şuuruyla yetişmeseydi, şehid olacağını bile bile o surlara çıkabilir miydi Ulubatlı Hasan?

Dördüncüsü Ebû Eyyub el Ensari'yi... O Eyyub el Ensari ki, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz'i, Mekke'den Medine'ye Hicret edince O'na ilk iman edip evinde ağırlayan daha sonra da yine O'nun övgüsüne mazhar olabilmek için, 90 yaşında, İstanbul surlarının dibine gelip burada şehid düşmesini..

Beşincisi ise Ayasofya'yı... Evet Ayasofya... Her caminin ya da eserin kendine has özelliği vardır... Ayasofya ise farklı... Ayasofya Hakk'ın Batıl'a galebesinin işaretidir. Fetihle birlikte bizzat tapusu alınarak vakıf malı yapılan ve camiye çevrilen bir mabeddir Ayasofya...

Ancak Ayasofya 70 yıldır mahzun... Boynu bükük... Kısacası Hakk 70 yıldır batıl karşısında ezik ve sahipsiz... Ayasofya aslında bunun kanıtı... Hasretle bekliyor minarelerinden uzaklaşan Ezan'ı...

Bir zamanlar "Ben kendi topraklarımda Kardinal takkesi görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi yeğlerim" diyen, Osmanlı'nın adaletini arzulayan Avrupa Ülkeleri, ne oldu da şimdi bizlere "İnsan hakları, demokrasi ve hak-hukuk" dersi verecek seviyeye ulaşabildiler?

Biz neden geri kaldık?.. Onlar nasıl ileriye gitti? Ve bu ülkenin dini bütün, tarihe İslâm dinini yaşayarak âdaletleriyle damga vurmuş insanları, "Ne olursa olsun... Ben aç kalmayayım da, varsın kardinaller, papazlar bu ülkede cirit atsın... Benim derdim para-pul, gerisi fasarya" boşluğuna itilebildi?

AB ülkeleri bizimle neden oyuncak gibi oynuyorlar? Bir zamanlar kendilerine "hak-hukuk-adalet" dağıttığımız Avrupa Birliği ülkelerinden şimdi "hak-hukuk-adalet" ithal edecek bir seviyeye neden düşürüldük? İşte bu soruların cevabını verdiğimiz anda "Fethin anlamını" kavramış olacağız... Fetih, bir şehrin düşürülüşü, Ulubatlı Hasan'ın surlara bayrak dikmesi değildir...

Fetih, "Hak geldi batıl zail oldu" düsturunun yansıması olan Ayasofya'da Fatih'in cuma hutbesi vermesidir... Adaletin, mutluluğun, saadetin İslâm dininde olduğunun hatırlatılmasıdır...

ALLAH'ın rızası O'nun dinine sımsıkı bağlanmak ve İslâm'ı yaşamakla mümkündür. Dinimiz mü'minlerin, mallarıyla canlarıyla cihad etmeleri gerektiği üzerinde ısrarla durmuş, dinin cihadla varolacağını beyan etmiştir. Artık bize, her biri birer destan olan zaferleri kazandırmış ecdadımıza layık olmak, Fatih, Yavuz ve Kanunilerin kemiklerini sızlatmamak için elimizden gelen her türlü gayreti göstermek zorundayız.

Dün 21 yaşında İstanbul'u fetheden Fatihlerin torunları olarak bugün içine düştüğümüz durum son derece acıdır. Çünkü .... yıl sonra Fatih'in İstanbul'unda, Fatih'in Anadolu'sunda görülen manzara yürek paralayıcı bir görünüm arzediyor... O'nun kurduğu camiler, sebiller, türbeler taş taş dökülmekte, çaresizlere çare arayan ve bulan vakıflar, darüşşifalar, hanlar, hamamlar çökmektedir. O muazzam tarihî hazineleri, zamanın silip süpüren ellerine teslim etmek suçların en büyüğü olmuştur. Fatih'in kemikleri, ideallerinin ve eserlerinin unutulmaya gömülmesi karşısında sızlamaktadır. Yarın huzur-u mahşerde yakamızdan yapışacak ve hakkını mutlaka isteyecektir. Hiçbirimiz kısır menfaatlerimiz, basit ve sığ hedeflerimiz için O'nun ideallerinden vazgeçme hakkına sahip değiliz.

Bizi kuran, yücelten ve yaşatan onlardır. Mazisini unutmuş milletler unutulmaya mahkumdurlar. Mazi, sadece övünmek, gurur duymak için değil, ders çıkartmak ve yine aydınlık ve ışıklı maziler bırakmak için öğrenilir.