Namaz, Müslümanın alâmetidir

 




Bir Müslümanın en büyük alâmeti namaz kılmasıdır. Kâinatta en büyük hakikat imandır, imandan sonra namazdır. Gözle göremediğimiz imanın en büyük belirtisi ise, namazdır.




 




“Onlarla bizim aramızda alâmet-i fârika (ayırıcı işaret) namazdır. Binaenaleyh namazı terk eden kâfirlere benzemiştir” (Tirmizî, 2623) buyuran Peygamber Efendimiz (a.s.m.), bu gerçeği anlatmıyor mu? 




 




Bir Türk genci İslâmı kabul eden bir Almanla evlenmiş. Tabiî ki Alman kadın, İslâmı öğrenmiş, duaları ezberlemiş ve namaz kılmaya başlamış. Kocasına bakmış. Görmüş ki, ne namaz var, ne niyaz. Bir gün, “Sen ne biçim Müslümansın? Hiç namaz kıldığını görmüyorum. Ne câmiye gidiyorsun, ne kiliseye. Dinsiz misin nesin?” diyerek fenâ halde azarlamış.




 




Gerçekten de, İslâmı kabul eden nice insan, yıllardır Müslüman olan kişilerden daha fazla dinini yaşıyor, namazını kılıyor. Demek ki, sarsılmak, kendimize gelmek durumundayız.




 




Çünkü, namazsız bir mü’min düşünülemez. Büyük âlim ve evliyalardan Hasan Basri’nin şu sözü ne kadar anlamlıdır: “Siz sahabeleri görseydiniz deli sanırdınız. Onlar sizi görseydi kâfir derlerdi.”




Evet, Müslüman olan, bununla iftihar eden ve aksini bir an bile düşünemeyen nice insan var ki, dinin direği olan namazla ya hiç ilgisi yok ya da gereken özeni göstermiyor. İslâmla şereflenen, İslâmın dışında olmayı en korkunç belâdan daha beter gören bir Müslüman, namazsız bir ömür düşünememeli.