Namaz insanı mutlu eder, korkuları yok olur

 




Namaz ölüm korkusuna, günahın mânevî azabına karşı en güzel ilâçtır. Namaz kılan ve günahlardan kaçınan kişi ölümden korkmaz. “Nasıl olsa namazı kılıyorum, günahlardan kaçıyorum. Elbette hatalarım, eksiklerim çoktur, yaptıklarım yetersizdir. Rabbimin azabından korkarım, ama Onun rahmetini ümit ederim” diye düşünür, rahatlar.




 




Namaz Allah’ın rahmet kapısını çalmak, Ona el açmaktır. O bize dâvette bulunmuş, hazinesini açmış, sanki “Kulum huzuruma gel, ne istersen iste, vereyim” diyor. Bu çağrıya ilgisiz kalmak akıl kârı mıdır?




 




Hem Ona dua etmek, Onun istediği tarzda olmalıdır. Bir taraftan problemlerimizi çözmesi için yalvarmak, diğer taraftan Onun emirlerini yapmamak büyük bir çelişkidir.




 




Acaba bir kimse sizden küçük bir ricada bulunsa. Siz de imkânınız olduğu halde onun ihtiyacını görmeseniz. Kısa bir zaman sonra o kişiye muhtaç olsanız. Bir şey isteyebilir misiniz? Yüzünüz kızarmaz mı?




 




İşte her şeyin sahibi olan ve her saniye sayısız ihtiyaçlarımızı gören Rabbimizin “namaz” emrini yerine getirmezsek... Bu çok kolay, çok rahat ve çok zevkli, üstelik tamamen bizim menfaatimize olan ibâdeti yapmayıp Allah’tan yeni yeni isteklerde bulunabilir miyiz?




Hem emirlerine isyan edip, hem de “Yâ Rabbi, şu hastalıklarıma şifa ver! Borçlarımı ödemeyi nasip et! İmtihanda başarılı kıl!  Alacağım evin ve arabanın parasını lûtfet!” gibi bir dizi istekte bulunmak, yakışık almaz.