Sadaka-i fıtır (Fitre) (1)

Bu babın mesaili, sadakai fıtrin hakikatine, sıfatına, cinsine, miktarına, hükmüne, sebebine, rüknüne, masrifine, vücubü vaktine ve istihbabına dairdir.


Sadakai fıtrin hakikati: Ancak geçinmeği mütezammin, bir ibadet olmasıdır (2). (Sadaka) tesmiye olunması ve sâim için tuhra (yâni pak) olması, ve edasında niyyetin meşrut bulunması, onun ibadet olmasını göstermektedir.


Onda geçinme mânâsı dahi bulunduğundan, malî ibadette meşrut olan, ehliyyet kemali şart kılınmamıştır. Zengin olan sabî ve mecnunun malına da terettüp eder (3).


Sadaka: verilmesiyle — Allah indinde — sevap kasdolunan atiyyedir.


Cümlede — muzâfunileyh — vâkî olan, fıtırdan, fıtır günü maksuttur ki, o günün sadakası demektir. Fıtır zekâtı dahi denir (4). Bu izâfette, onun, o gün geçirilmeyerek, edâ olunmasına teşvik vardır.


Sadakai fitnn sıfatı: Nisâba malik veya nisabın kıymetine malik olan, her hür ve mükellef müslime, geniş mânâlı vücup ile vacip olmasıdır.


Nisap: Her şeyin asıl ve mercii mânâsına olarak, şer'î örfte, zenginliğin esası sayılan, — mal miktarına — itlâk olunur ki, gümüşe göre, iki yüz dirhemden ibarettir (5).


Borçtan ve aslî ihtiyaçtan fâriğ ve fazla olarak, o miktardaki mala — aynen veya kıymeten — malik olan kimse, zengin sayılıp, kendisine, dört hüküm, taallûk eder:


1 — Sadakai fıtrin vâcip olması,


2 — Kurban kesmenin vâcip olması,


3 — Yakınlarının nafakasının vâcip olması,


4 — Sadaka almasının haram olmasıdır.


Sadakai fıtır, dört cins şeyden verilmek, vâcip olur: Buğday, arpa, kuru hurma, kuru üzüm.


Bunlardan, âtîdeki miktar veçhile, ya aynen veya kıymetlerinden verilir.


Sadakai fıtrin miktarı : Buğdaydan yahut buğday unundan veya bulgurdan, yarım sâ'dır.


Arpa ve kuru hurma veya kuru üzümden, bir sâ'dır (6).


Sâ: Bir ölçektir ki, — rıtli irâkî — ile sekiz rıtıldır.


Bir — rıtli irâkî — veznen yüz otuz dirhem olmakla, bir sâ' bin kırk dirhem ve yarısı beş yüz yirmi dirhemdir.


Bunların kıymetini (nakden bedelini) dahi, vermek câizdir.


Bolluk olup da, fakirin muhtaç olduğu şeyler, bulunduğu zamanlarda kıymetini vermek — ihtiyaçlar mütenevvi olduğu ve para ise, hâcâtı karşılamada süratli bulunduğu için — efdaldir.


Darlık ve pahalılık zamanlarında — aynen verilmesi — paradan efdaldir.


Sadakai fıtrin hükmü: Dünyada vâcibin uhdesinden çıkmak ve ahirette sevaba ulaşmaktır.


Sadakai fıtrat sebebi: Mükellefin kendi nefsi ile mutlak ve kâmil velâyetle, kendinin idare ve velâyeti altında olan, köle ve cariyesi ve küçük olan fakir çocuklarıdır.


Nisâba malik olan mükellef, hem kendi nefsi, hem de bâliğ olmamış, fakir bulunan çocukları ve ticaret için değil de (7), hizmet ve istifraş için olan câriye ve köleleri için, sadakai fıtır, verir. Memlûkü velev, gayri müslim yahut müdebbir veya Ümmü-veled olsun! (8).


Babası ve validesi için, vermediği gibi, kendi zevcesi (9) ve büyük çocukları için dahi, vermez. Küçük çocuğunun dahi, kendi malı olduğu takdirde, sadakai fıtrini, onun kendi malından, verir.


Sadakai fıtrin rüknü: Onu, masrifine tediyeden ibarettir.


Sadakai fıtır dahi, zekât gibi temlik olunur. Taam bağışlamakla, edâ edilmiş olmaz.


Sadakai fıtrin masrifi (sarf yeri demektir): Zekâtta olduğu gibi, müsliminin fakirleridir.


Zengine ve zimmîye verilmez (10). Usul ve furûdan olan fakirlere ve zevceye ve kendi memlûküne ve mükâtibine dahi, verilmez.


Herkes kendi fıtrasını bir fakir müslime verir. Müteaddit kimseler dahi, sadakai fıtralarını, bir fakire verebilirler.


Bir sadakai fıtrin, birden ziyade fakire dağıtılması dahi, — ihtilâflı olarak — câizdir (11).


Niyyet ile verilir. Fıtranın ayrıldığı sırada, edilen niyyet dahi, kâfi olur. Fakire verir iken, bildirmek lâzım değildir.


Sadakai fıtrın vücubü vakti: Fıtır gününün sabahıdır ki, şevvalin ilk gününün fecrinden itibaren, itâsı vâcip olur (12).


Ondan evvel veya sonra olarak, vermek dahi câizdir (13).


Vücubün tahakkukundan evvel vefat edene, veya fakir düşene sadakai fıtır vâcip olmadığı gibi, ondan sonra doğan veya müslim olan, yahut zenginleşen için dahi, sadakai fıtır, vâcip olmaz.


Sadakai fıtrin istihbabı vakti: Bayram namazına çıkmadan evvelcedir (14).


Bir özre mebni, oruç kendisinden sakit olandan, sadakai fıtır sakit olmaz. Özre mebni oruç tutmayan dahi sadakai fıtri verir.


Dediler ki, sadakai fıtri, ihraç ve itâda, savmın kabulü ve arzuya nailiyyet, felâh ve sekeratı mevtten halâs, kabir azabından necat vardır.


------------------


(1) Mâlî vazifelerden olmak itibariyle, fıtır sadakasını fukaha, kitab-uz-zekâtın sonunda zikretmişlerdir. Tabiî tertibe riayetle, biz onu buraya aldık.


(2) Buradaki mânâda geçinmek, bir kimsenin - ölmeyecek kadar - yiyecekve zahiresidir.


(3) Mir'atte böyle göstermiştir. Tuhrei-sâim tâbiri, hadîsten alınmıştır. Tuhreisâim demek, saimden oruç halinde vâki olan, kirlilik ve taksirat için, paklık demektir.


(4) Sıdk ve ihlâs ile verildiği veyahut mütesaddıkın mesûbâta rağbetinin sıdkınıizhar eylediği için, sadaka tesmiye olunmuştur. Nitekim, zevcin zevceye rağbetininsıdkını izhar ettiğinden dolayı, mihri muaccele - sıdâk - denilmiştir. Zekât tâbirinde,tuhre mânâsı mülâhaza olunmaktadır. Ona fıtır zekâtı, ramazan zekâtı, oruç zekâtıdahi denilmektedir.


(5) Nisabın şart kılınması, şunun içindir ki, sadakai fıtır ancak fakirlerindoyurulması için vacip olmuştur. İgnâ ise, gınâsız olmaz. Şer'i gına dahi, nisâb ilemukadderdir. Borç ve aslî havayiçten fâriğ ve fazla olmasının şart kılınması, ihtiyaçiçinde olanın yok gibi olmasındandır. Bu bapta, nemâ ve havelan şart değildir. Evve ev eşyası, elbise ve at, silâh ve hizmet köle ve câriyesi, hep aslî havayiçtendir.


(6) Kuru üzümü, kuru hurma gibi saymak, İmameyn kavli ile Hazreti İmamdan bir rivayettir, müftâ-bih olan budur. Diğer rivayette, kuru üzüm buğday gibidir.


(7) Ticaret için olan köle ve cariyelerin, sadakai fıtri yoktur.


(8) Mükâtip olan köle için, sadakai fıtır vermek, onda velâyet hakkı olmadığından, efendiye vacip olmadığı gibi, mükâtibin kendisine de, vâcip olmaz. Çünkü,elinde bulunan efendisinindir. Müşterek olan kulda dahi, şeriklerinden her birininvelâyeti kasır olmakla, sadakai fıtır, biç birine vâcip değildir.


(9) Zevcesinin fitresini vermek zevc üzerine vacip değildir.


(10) Zimmiye verilmemesi, müftâbih olan, İmam ebû Yûsufun kavlidir.


(11) Asılda böyle mezkûr ise de, İbni Nüceym, fetvalarında: «Bir sadakat fıtrı,fakirlerden birkaç kimseye vermek câiz olmaz. Vâcip olan, bir fıtrayı, bir fakirevermektir» diye mezkûrdu.


(12) Buna binaen dediler ki, kölesine: Fıtır günü geldiği vakit, sen âzâdsın,diyen kimsenin, kölesi bayram günü azat olur. Ve aralıksız, âzattan evvel, o köleninsadakai fıtrini vermek, o kimseye vâcip olur. Çünkü, meşrût vücutta, şarttan muahhardır. Ona mukarin değildir.


(13) Hakkındaki emir mutlak yâni, bir vakit ile mukayyet olmadığından, onunvücubü, geniştir ki, müddeti - ömür içinde, müteaddit seneler için, toptan veyamüteferrikan veyahut sene be sene müstahap olan vaktinde edâ olunur. Bir kimse,sadakai fıtri, ramazan girmeden vermek câiz olur mu? Elcevap: Olur.


(14) Fecrin tulûundan sonra amelen bi-emrihi ve fiilihi, sallallahü teâlâ aleyhive sellem.