Nezir (adak )oruçları

Savm ve salât gibi, kurabat ve taattan olan şeyi nezr eden kimseye, nezrini ifa etmek, âtideki şartlarının içtimaında - vücup tarikiyle - lâzımdır. Âyeti kerimede;


$


(1) ve hadîsi şerifte: «Kim tâat olan bir şeyi nezr ederse onu yapsın, günah olan bir şeyi nezr ederse onu yapmasın.» buyurulmuştur (2). İcmâ' dahi, taat nezirlerinin ifası, vacip olduğu üzerinedir.


Şartların birincisi: Nezr olunan şeyin cinsinden, farz bulunmaktır, (3): Namaz, oruç, sadaka gibi.


İkincisi: Nezr olunan şey, kendi için ibadet kasdi olmaktır. Abdest gibi. Başkası için olunanlar, nezr ile vâcip olmaz (4).


Üçüncüsü: Nezr olunan şey, zaten vacip olmamaktır: Beş vakit namaz (5) ve ramazan orucu ve vitir namazı gibi.


Dördüncüsü: Nezr olunan şey, nefsinde muhal olmamaktır: Geçen günün savm ve itikâfını nezr etmek gibi (6).


Beşincisi: Nezr ettiği şey, kendinin malik olduğundan ziyade, veyahut başkasının malı olmamaktır.


Mezkûr şartlara binaen (7) hastanın ziyareti, nezr ile vacip olmaz. Çünkü, cinsinden vacip yoktur. Kulun icabı ise, hakkın icabı ile muteberdir. Çünkü, kul için iptidâ' etmek değil, ittibâ' etmek vardır. Hem de hasta ziyareti, cenazenin teşyii gibi, her ne kadar, kendisinde - hakkullah -var ise de, maksut marizin ve meyyitin hakkıdır. Nezr eden ise, kendi nezriyle ancak Allah hakkı olarak meşrû ve maksut olanı iltizam eder (8).


Abdest almağı nezr etmekle, abdest almak vacip olmaz. Çünkü, abdest, salâtın cevâzı gibi (9) kendinden başka bir şey için olmak üzere meşrû olduğundan, maksudu li-zatihi değil (10), ligayrihidir.


Mescide girmeği nezr etmek dahi böyledir. Velev ki, mescidi haram ve mescidi nebiy (aleyhisselâm) olsun. Gerçi, mescidi harama duhul hususunda, farz ve vacip olan tavaflar, ona mütevakkıf olmak ve farzın - mevkûfu aleyhi - dahi farz ve vacibinki, vacip bulunmak hasebiyle, onun cinsinden şer'î vacip mevcut demektir, ve lâkin - kasd olunmayan ibadet - olmak itibariyle, mescide girme, nezri sahih olmayanlardan sayılmıştır.


Tilâvet secdesi nezr etmekle, secde vacip olmaz, çünkü, zaten vaciptir. Vacibi, icap muhaldir. Hem de Hak vacip kılmışken, kulun vacip kılmasının bir değeri olamaz.


Yüz kuruşa malik olan bin kuruş tasadduk etmeği, nezr ederse, ancak yüz kuruş tasadduk etmek lâzım olur.


Başkasının malı olan koyun için «şu koyunu kurban ve etini tasadduk etmeği nezr ederim» diyenin, nezri sahih olmaz.


İki bayram günlerinin ve teşrik eyyamının orucunu, nezr etmek muhtar olan kavle göre sahih olup (11), vücûben iftar ve vücuben kazâ olur (12). Sene orucunu nezr eden kimse dahi, mezkûr günlerde iftar edip, sonra onları kazâ eyler.


İtikâfı ve itakı ve farz olmayan namazı ve orucu ve sadakayı ve kurban kesmeği, nezr etmek sahihtir. Çünkü, bunlar hep - cinsinden - vâcip bulunan şeylerdir: Kefaretlerde, tahriri rakabe farzdır. İtikâfın naziri. namazın son kadesidir. Çünkü, İtikâf dahi - vücup vechi üzere - meks ve ikamettir. Hem de, itikâfta namaz için. intizar dahi maksud olmakla mûtekif namazda oturuyor demektir (13). Farz olmayan namaz ve orucun benzeri, farz olan namaz ve oruçtur. Sadakanın benzeri zekâttır. «Hastam iyi olursa kurban keseyim» diye nezr eden kimse, etini «tasadduk etmek» cümlesini ziyade etmedikçe, ona o nezr ile, bir şey lâzım olmaz. Zira zebhin cinsinden, farz olmayıp, ancak vacip olan udhiye vardır. Sadakanın cinsinden ise, farz vardır ki, o da zekâttır.


Yürüyerek haccı nezr edene, yaya olarak haccı ifa etmek lâzım olur. Çünkü, Mekkei mükerremeye yakın olan, kudretli bir kimseye yürüyerek haccı ifa lâzım olmakla, şer'î şerifte, onun da benzeri mevcuttur. Nitekim, kitâb-ul-hacte gelecektir.


Tasadduku nezirde, nezr olunanın sarf yeri, ona ihtiyacı olan fakirler olduğundan, ihtiyacı olmayanlara, nezir itâsı câiz olmadığı gibi, nezr edene, kendi nezriyle iltizamı lâzım olan şey dahi, ancak - hakkan lillâhi teâlâ -meşru olandır.


Emvat için olan nezrin sıhhati yoktur. Binaenaleyh, evliyai kiramın türbelerine yağ ve mum adamak, sahih olmadığı gibi, bu gibilerin nezir parasını almak dahi, helâl olmaz (14).


Meğer ki, nezir şu veçhile edilmiş ola: Ya rabbi eğer benim hastama şifa ihsan edersen, «yahut» gaibimi reddedersen «yahut» hacetimi kazâ edersen seyyide Nefise hazretlerinin «veyahut» imam Şâfiî hazretlerinin türbeleri kapısında bulunan fakirleri it'am etmek yahut onları mescidlerine hazırlamak ve yahut mescit şerifleri kandillerinin yakılması için, zeytinyağı iştira etmek ve yahut bu gibi işlerine bakanlara para vermek, nezrim olsun. İşte, bu veçhile edilen nezir, «etini filân medrese veya tekke fakirlerine tasadduk etmek üzere Allah için kurban keseyim» diye edilen nezir gibi hem - hakkan lillâh - hem de fakirlerin nefini mütezammin bulunduğu için sahih olur.


------------------


(1) Nezirlerini ifâ etsinler demektir. Nezir ki, adamaktır. Aslında vacip olmayanı nefsine vâcip kılmaktır. Menzurun - leh Cenab-ı Haktır. Ayeti kerimede mariziyadeti ve köprü inşası gibi cinsten vâcip olmayanlar ile tahsis görmüş olduğundan,kendisiyle farziyyet değil, vücup sabit olmuştur.


(2) Bu hadîsi, İmam Buhâri rivayet etmiştir. Hadîste, nezir taat olursa lâzımve masiyyet olursa gayri lâzım olduğunu natık olup, masiyetin nezrinde lüzum vevefa şöyle dursun, onun işlenmesi dahi haramdır.


(3) Asılda, vacip ile tabir edilmiş ve farz mânâsı, kasd olunmuştur. Gerek farzıaynı ve gerek farzı kifaye olsun.


(4) Li-gayrihi maksudun mânâsı, maksudu başkası olmaktır: Abdest almakgibi ki, ondan maksut, namaz gibi diğer fiildir. Dürrü Muhtarda «ibadeti maksudekaydiyle meyyitin gasl ve tekfini hariç kaldı» denilmiştir.


(5) Onları evkatının evvelinde edayı nezr etse bak ki, vacip olur mu? Zahirolan vacip olmamaktır. Çünkü, - vücubu muvassâ - dahi olsa, evvelce tahakkuk etmiştir.


(6) Ve keza, bugünün orucunu - zevâlden sonra - nezr etmek gibi.


(7) Kıraeti Kur'an, salâtı cenaze, mescide girme, mescit bina etme, huccaca sudağıtma, beyti harâmı imaret, eytama, ikram, hastayı iyadet, kabristanı ziyareti,ravzai mutahharayı ziyaret, meyyiti tekfin, zevceyi tatlik, filân kızı tezviç gibi nezirlerde bulunmakla, bunların biri lâzım olmaz. Çünkü, maksut olan farzlar içindeonlar için asıl yoktur.


(8) Rivayetin zahirinde böyledir.İmam Hazretlerinden, başka bir rivayette,bugün bir hasta iyadet etmek, nezrim olsun, der ise, nezir sahih olup, filân hastayıiyadet etmeği nezr ederse, bir şey lâzım olmaz. Çünkü, marizin iyadeti kurbettir.Hadîsi şerifte: «Hastayı ziyaret eden dönünceye kadar cennet bahçesindedir.» buyurulmuştur. Belli şahsın iyadetinde ise, nezr edene ibadet mânâsından ziyade, belki ozatın gönlünü alarak, kendi menfaatini gözetmek de olabilir.


(9) Teşbih edatı, mushafa dokunmayı da ithal etmiştir.


(10) Kıraeti Kur'an dahi, nezr ile vacip olmaz. Lâkin, kıraetin cinsinden, farzve vacip olanı vardır. Dürrü Muhtarda mezkûrdur ki, namazların akibinde tesbihatıyâni, otuz üçer tesbih, tahmit, tekbiri nezr edene, nezr lâzım olmaz. Her gün, Nebiyaleyhis-selâma şu kadar salâvatı şerife, nezr edenin nezri lâzım olur.


(11) Menhi olan günü zikr ve tasrih ile: «yevmi nahrın savmını nezr ettim» demekle: yarınki gün saim olmadığı nezr ettim, deyip te, ertesi günü bayram olduğutakdirde arada fark yoktur.


(12) Eğer o günlerde saim dahi olursa, uhdeden çıkmış, yâni - savını - haramolarak kendi nezrine kâfi olmuş olur.


(13) Cinsiyyetten, surette ittihat aranmamak üzere, mutlak cinsiyyet maksutolduğuna bakarak, itikâfta örf ne ise onu şart kılanlar dahi olmuştur. Kadının vememlûkün, İtikâf nezrinde bulunmaları, sahih ise de, ifâ için izine ihtiyaç vardır.


(14) Mezkûr nezrin ademi sıhhati, vücuh iledir: Biri bu ki, o nezir mahlûkadır. Mahlûka nezir câiz olmaz. Çünkü, ibadettir. Biri de bu ki, meyyit için nezr edilmiştir, meyyit ise malik olamaz, Biri dahi bu ki, eğer nezr eden, - işlerde tasarrufeden - o meyyit ise ve öyle zan olunuyor ise, o zanda bulunan, kâfirdir. (Tez veren dedetâbirini düşünmeli, veren dede midir, Allah mıdır?)