Her Gün Beş Miraç

Her ezan bir davet.

Duyduğun müezzinin sesidir; o sadece bir memur, verilen emri yerine getirmektedir.

Davetin sahibi O’dur, Allah; gözlerden gizlenen, gönüllere seslenen...

Huzuruna davet etmektedir.

Aslında hep huzurunda olanları, her an yaratması altında bulunanları, her bir ezanla huzurunda durmaya davet etmektedir.

Kendisinin farkına varmaya davet etmektedir...

Beş vakit namaz, Miraç Gecesi’nin hediyesidir. Peygamberliğin on ikinci yılında... Çilelerle dolu on bir yılın sonunda, yücelerden gelen bir hediye...

Recep ayının yirmi yedinci gecesiydi. Rasul-i Ekrem s.a.v., Taif’den dönmüştü. Mekkelilerin sıkıştırmaları, tehditleri, hakaretlerinin ardı arkası kesilmiyordu. Bir ümitle Taif’e gitmişti. Belki dinlerlerdi, belki iman ederlerdi. Yanında Zeyd r.a. bulunuyordu. Taifliler dinlemek, iman etmek bir yana, O’nu taşlamışlardı, O’nu ağlatmışlardı...

Mekkelilerin üç yıllık boykotu zaten yeni sona ermişti. Üzerinden uzun bir süre geçmeden müminlerin annesi, vefakârlık abidesi, Efendimiz’in en büyük destekçisi Hz. Hatice r.a. vefat etmişti. Arkasından da Efendimiz’e kol kanat geren Ebu Talib’in cenazesi ile müslümanlar bir daha sarsılmıştı. Bunlara şimdi bir de Taif eklendi.

Rasul’ün miracı

Rasul-i Ekrem s.a.v. üzgündü, hem de çok üzgün. Hatta “Şu ümmet üzerinde bugünlerde toplanan iki musibetten hangisine daha çok yanacağımı bilemiyorum..” diyecek kadar üzgündü.

Tam bu esnada Yüce Mevlâ, Cebrail a.s.’ı geceleyin Rasulü’ne gönderdi. O’nu önce Kudüs’e yürüttü, sonra da yüce huzuruna kabul buyurdu:

“Kendisine ayetlerinden bir kısmını göstermek üzere kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini bereketlendirdiği Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah’ın şanı ne yücedir! Hiç şüphesiz O hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra, 1)

Yüce Mevlâ, Rasulü’ne bu gecede en büyük ayetlerini gösterdi:

“(Peygamberin) gözü şaşmadı ve sınırı aşmadı. Andolsun ki O, Rabbinin en büyük ayetlerini gördü.” (Necm, 17-18)

Rasul-i Ekrem s.a.v. bu gecede vasıtasız olarak vahye muhatap oldu. İman ettiğimiz ama ayrıntılarını bilemediğimiz nice sırlar, önüne açıldı. Allah’ın birliğine iman eden bütün Muhammed ümmetinin, günahlarının cezasını bir müddet çektikten sonra, cennete gireceği müjdesi verildi. Bakara Suresi’nin son iki ayeti bu gecede lütfedilen hediyeler arasında yer aldı. Bir de...

Ümmetin miracı

Bir de beş vakit Yüce Huzur’a çıkmak, beş vakit namaz bu gecede ihsan edildi. Rasul-i Ekrem s.a.v.’in miracı gibi...

Günde beş kere Yüce Huzur’a davet edildik. Bunu böyle bilmek lazım... Bütün varlıkların sahibi Yüce Mevlâ, günde beş kere iman edenleri huzuruna davet eyledi.

Ezanı ötelerden gelen bir davet kabul ederek hemen harekete geçmek, yürümek, abdest alıp caminin yoluna düşmek gerek. Bunu bir anlamda Efendimiz’in Mekke’den Kudüs’e yürüyüşünün bir hatırası düşünmek... Niyet edip namaza durduğumuzda artık Yüce Huzur’a uruç ettiğimizi, yükseldiğimizi hissetmek...

Dünya meşguliyetlerinden, telaşından, her türlü sıkıntısından abdest alıp yürüyerek uzaklaştığımızı ve namaza niyet ederek ilâhi huzura yükseldiğimizi, Yüce Mevlâ ile karşı karşıya olduğumuzu duymamız gerek.

İsra ve Miraç mucizesinin yaşandığı mübarek gecenin birine daha ulaşıyoruz. Bu gecede Efendimiz s.a.v.’in miracını hatırlayıp bir anlamda yaşarken, o gecenin en büyük hediyesi olan namazlarımızı düşünmeliyiz. Ve bu gece bir karar vermeliyiz:

Namaz bir yük değil, Yüce Huzur’a yükseliştir; insana ikram edilmiş en büyük kurtuluş kapısı ve bunalımlardan kurtaran en berrak huzur kaynağıdır. Her türlü sıkıntılardan, ümitsizliklerden, korkulardan uzaklaşıp varlığın yegâne sahibinin emniyet limanına sığınıştır. Bu gece artık “Ezan, benim için bir isra habercisi, iftitah tekbiri de benim miracımın ta kendisidir.” diyebilmeliyiz. Miracı sadece bir gecede değil her namaz vaktinde yaşamalıyız.

Günde beş vakit isra ve beş kere miraç inşallah...