Zellet-ül-Kârî

Kariin sürçmesi yâni, okuyanın hatası demektir ki, maksud namaz erkânından olan, kıraeti edâ ve ifada edilen yanlışlıktır.


Mezkûr zelle, teammüdî olur ve mânânın tegayyürünü dahi müeddi bulunursa, — bilittifak — namazı müfsid olup, mânânın kıymetine göre, onun tegayyürü takdirinde, ahvalin ekalli, namazın fesadıdır.


İhtilâf: Hatâ ve nisyan suretindedir. Şöyle ki:


Hatâen olan zellenin, müfsid olup olmamasında, imam Ebû Hanîfe ve imam Muhammed hazretleri, benzeri Kur'ânda bulunsun, bulunmasın, mânânın tegayyür edip etmemesine bakmışlardır. İmam Ebû Yûsuf hazretleri, tegayyür eden lâfzın, Kur'ânın elfazından olup olmamasına bakmış, ve îraba ve kelimelerin zaptına ve mânâya, itibar etmemiştir. Fetvâ, imam Ebû Yûsuf kavli üzerinedir.


Bu babın mesaili, üç vecih üzeredir.


Birincisi: İrapta hatadır. Bunda tahfifi müşedded, teşdidi, muhaffef, kasri memdud, meddi maksur, fekki mudgam veya idgamı fekk ile okumak dahi dahildir. Bunlarla mânâ mütegayyer olmadığı takdirde namaz bil-icma fâsid değildir.


$


$


(Bakara: 124) (Fatır: 28) kavli Kerimlerinde, mansubu merfû ve bilâkis merfuu mansub kılmak gibi, mânâ değişmek suretinde indet-tarafeyn, sahih olan namazın fesadı ise de, İmam Ebû Yûsuf hazretlerinin kavli kaidesince, namaz fâsid olmaz. Çünkü, imam müşârünileyh iraba itibar etmemiştir. Fetva dahi bu veçhiledir (1).


İkincisi: Vakf ve iptidada olan hatadır ki, bunları mevzilerinin gayride yapıp geçilecek yerde durmak ve durulacak yerde geçmektir. Bununla mânâ değişmezse, mütekaddimîn ve müteehhirînden, bil-icma namaz fâsid olmaz. Mânâ değişmek sûretinde, ihtilâf var ise de, fetva her iki halde de fesadın yokluğu üzerinedir. Zîra, vakf ve vasle müraatı lâzım kılmakta, halkı ve hususiyle kitleyi, sıkıntıya düşürmek vardır (2). Kelimeyi bölmek meselâ, velâ-diyati, diyecek iken, velâ deyip, alt tarafını unutmak, yahut nefesi kesilmek ve ondan sonra tamamlamak veya başka âyete geçmek dahi umum meşayih kavlince, mutlaka yâni, gerek mânâ değişmiş olsun, gerek olmasın, zarurete ve umumî külfete mebni, namazı müfsid değildir.


Üçüncüsü: Bir harfe bedel başka bir harf telâffuz etmektir ki, hatadır. Eğer kelime, Kur'ânı lâfızdan, hariç olmaz ve mânâ dahi değişmez ise, namaz — ittifaka — fâsid olmaz: (Inne-zâlimîne) yi (innez-lâlimine).


(Ve mâ tahahâ) yı (ve mâ dehaha) okumak gibi. Ve eğer, mânânın değişmemesiyle beraber, kelime Kur'ânı lâfızdan hariç olursa, — indet-tarafeyn — namaz yine fâsid olmaz: (Kavvâmîne bil-kıst) kavli kerîmini (kayyâmîne bil-kıst). Ve (deyyârâ) lâfzını (devvârâ) okumak gibi. Bun lar, Kur'ânı elfazdan, hariç olduğu için, imam Ebû Yûsuf kavlince namazı müfsiddir: (Hazel-gurâp) bedelinde (hazel-gubâr) okumak bu kabildendir. Ve eğer, kelime Kur'ânı lâfızdan hariç olmamakla beraber, mânâ mütegayyer olursa, hilâf, bunun aksinedir ki, imam Ebû Yûsuf kavlince, namaz gayri fâsid ve tarafeyn nezdinde ise fâsiddir: (Ve entüm sâmidûne) bedelinde (ve entüm hamidune) okumak gibi.


------------------


(1) Müteehhirin: îraptaki hatâ, itikadı küfür olan şeylerden dahi olsa, namazıifsad etmez, diye icma eylemişlerdir. Çünkü, nâsın ekseri, îrap vecihleri arasınıtemyiz edemezler. İrapta sevabı ihtiyar etmekte ise, nâsı hareç ve külfete sokmakvardır. O da şeran yasaklanmıştır.


(2) O da şeran yasaktır. Cemii Kur'ânda vakfı terketse bile, namazı fâsid olmaz, demişlerdir.