İylâ

İylâ (if'âl babındandır) yemin mânâsınadır, zevceye yaklaşmamak üzere edilen yemine, ıstılah olmuştur (1).


İylânın: Sebebi, şartı, rüknü, hükmü vardır, bunlar âtîdeki ifadelerden anlaşılacaktır.


Bu bapta, asl olan «Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler, dört ay bekleyebilirler.» (Bakara: 226) âyeti kerimesidir.


Câhiliyye Arapları kadınlar hakkında, tehakkümât cümlesinden olarak, darıldıkları zevcelerine, senelerce uzak durup, takarrup etmezler ve etmeyeceklerine, yemin ederlerdi.


Kadınlar bundan mutezarrir ve gönülleri incinmiş olmalariyle, şer'î munîr onları, himayeten mezkûr yemine bir hudut tâyin buyurmuş, ve o haddin tecavüzünü, talâk saymıştır. Şöyle ki:


Zevcesine takarrup etmemek üzere yemin eden kimse, zevcesi hürre olduğuna göre, dört, ve gayri hürre olduğuna göre, iki, aydan ziyade işi uzatmamak lâzım gelip, bu müddet içinde, yeminini bozar ise mesele yok, kefaret eder. Ve nikâhına halel gelmez. Yemininde sebat ederek, zikr olunan müddet, takarrup etmeksizin geçer ise, bir talâkı bâin, vâki olur.


İylâ eden kocaya (muvlî) tâbir olunur ki, zevcesine takarruptan, nefsini, müekkeden menetmiş olan kimse demektir. İylâ olunan zevceye dahi (muvlâ) denilir.


Mezkûr menetme, - yemini billâh - ile olduğu gibi - yemini bittalâk ve «yemini bilitâk», yahut hac nezri veya itâk misilli, nefs için, külfeti mucip ve meşakkatli olan şeye, takarrubu tâlik ile dahi, olur. Muvlî olan zevcin iylâda sebat etmesi mümkün olduğu gibi, sebat ve ısrar etmeyip, ondan rücû eylemesi dahi, mümkündür.


Bu baptaki rücûa, mezkûr âyeti kerimedeki (fâû) kavli keriminden alınarak, fey tâbir olunur (2).


Sebat olunduğu surette, zikredildiği üzere, bir talâkı bain, vâki olarak arada, zevciyyet kalmaz olur.


(Fey) suretinde, ya kefaret veya ceza lâzım gelerek (3), zevciyyete, halel gelmemiş olur.


Sebat sûretinde yemin; fey sûretinde iylâ sâkıt bulunur (4).


Kefaret: Yemin kefaretidir ki, on fakiri, kefaret niyyeti ile doyurmak (savmda geçmiştir), veya giydirmek, yahut tahrîri rakabe (kul azat) etmektir. Ve bunlardan âciz olan (5) üç gün arka arkaya oruç tutmaktır (6).


Ceza: Muallâk olan şey, her ne ise, o, vâki ve lâzım olmaktır. Talâk. İtak, hac, yüz rekât namaz gibi (7).


İşte iylânın hükmü budur.


İylânın şartı: Zevcin talâka ehliyeti, ve zevcenin ona mahalliyetidir.


Sabînin ve delinin iylâsı sahih olmayıp, kölenin iylâsı, sahihtir. Çünkü, kölenin talâka ve - maldan başka - kefarete ehliyeti vardır.


Zevcenin, talâka mahalliyyeti, menkuha olması iledir.


Ecnebi olan kadına - tezevvücüne izafe etmedikçe - iylâ vâki olmadığı gibi, odalık câriye hakkında dahi, iylâ vâki olmaz.


Müddetinden eksik olmamak dahi, iylâda şarttır.


İylânin sebebi, karı koca arasında kavga ve güzelce geçinememek-


İylânın rüknü, takarrup etmemeğe yemin, veyahut takarrubu, külfeti mucip, bir şeye tâlik etmektir.


Yeminsiz iylâ olmadığı gibi, iki rekât namaz gibi, külfeti mucip olmayan (8) bir şeye, takarrubu tâlik dahi, iylâ değildir.


Müddetinden az olan, bir zaman için edilen yemin veya talik dahi, iylâ değildir.


İylânın müddeti: Hürre olan zevce hakkında - arka arkaya - dört, ve hürre olmayan zevce hakkında iki, kamerî ay, yahut otuz gün hesabiyledir. (Gurre olursa, hilâl ve gurre olmazsa, gün itibar olunur.)


Mezkûr müddetten azı, âdi yemindir ki, nakzına, kefaret lâzım gelir ise de, müddetinin - mukarenetsiz - güzeran olmasına, talâk terettüp etmez (9).


Hürre olan zevcesine «Sana doksan gün takarrup etmem» diye, yemin eden kimse, yemininde sebat etmekle, zevcesi kendinden mübane olmadığı gibi, «Bundan böyle sana takarrup etmeyeyim, melekler ve yer ve gök şahit olsun, eğer edersem, mahremimle zina etmiş olayım» demekle dahi, iylâ münakit olmaz. Binaenaleyh, takarrup etmeyerek, dört ay geçmekle, zevce bain düşmez. Takarrup etmiş olmak sûretinde, kefaret dahi lâzım gelmez, çünkü, yemin değildir.


İylâda; söz, sarih ve gayri sarih olabildiği gibi, müddet dahi musarrah ve gayri musarrah olabilir: Helâli tahrim, yemin olmakla, zevcesine «Sen bana haramsın» yahut «Sen bana haram ol» diyen kimse, tahrim murat ederse, iylâ etmiş olur. İylâ etmek istememiş olduğuna göre, zevcesini, bainen boşamış olur (10).


Çocuğun sütten kesilmesine, dört aydan eksik zaman olmayan kadına, zevcinin «Çocuğu sütten kesinceye kadar yemin olsun ki, sana takar rüp etmem» demesi müddeti - gayri musarrah - iylâdır.


İylâ, müebbet dahi olur: Vallahi ben sana, ebeden takarrüp etmem, demek gibi (11). Bunda, o anda zevcenin âdetli olmaması, şarttır.


Muvakkat iylâ, fey vukubulmadığına göre, bir talâkı bâin ile nihayet bulursa da, (müebbet iylâ), onunla nihayet bulmayıp, ikinci ve üçüncü nikâha dahi, sirayet eder. Şöyle ki:


Zevcesine «Sana ebeden takarrüp etmem» diye, yemin eden kimse, yemininde sebat ederek, aradan dört ay - takarrüpsüz - geçmekle, zevcesi kendisinden, talâkı bâin ile, boş düştüğü gibi, ikinci ve üçüncü nikâhlarda dahi, tezevvüç vakitlerinden itibaren, dörder ay - mukarenetsiz -güzeran olur ise, birer talâkı bain daha vâki olur.


Zevcenin, diğer kocadan sonra, avdeti takdirinde, iylâ kalmayıp, ancak yeminin hanis olmasından dolayı, fey'e yâni - mukarenete - kefaret lâzım gelir.


İylâdan fey - yâni rücû etmek - mukarenet ile olur (12). Meğer ki, kendinde veya zevcede olan, bir mânîa mebni, mukarenet, vukubulmamış ola. O halde, zevc «Ben sana rücû ettim» yahut «Ben iylâmı iptâl eyledim, sözümü geri aldım» demek gibi, şifaen fey eder. Mâniin zevalinde, fiilen fey etmek lâzım gelir (13).


Her halde, yemin için kefaret edilir.


Gerek iylâ ve gerek fey, rızaya mütevakkıf olmayıp ikrahla dahi, sahih olan umurdandır.


Müteaddit zevcesi olan kimsenin, bütün karıları hakkındaki yemini, kefareti vahide ile, sâkıt olur. Çünkü, kefaretin lüzumu, Allahın adına karşı olan hürmetsizlikten dolayıdır. O da, müteaddit değildir.


------------------


(1) «İçinizdeki servet ve fazilet sahipleri, yakınlarına, düşkünlere, vermemeye yemin etmesinler.» (Nûr: 22). âyeti. Şu sözlerle, mütalâaya lâyıktır: Memduh az yemin eder ve yeminini hıfzeder. Ağzından yemin çıkacak olursa, çıkan yemin, kendisine yük olur. (Kendisi hanis olmaz.)


(2) Kitab-us-salâtta mezkûr olan (feyi zevâl), dahi rücû mânâsınadır. Namazvakitleri bahsindeki hamişe müracaat oluna.


(3) Kefaret, yemini billâha ve cezâ, yemini bittalâka karşıdır.


(4) Yeminin sükutu, muvakkat olmasına göredir. Müebbetlik ifâde eden yeminler, dört ay sebat ile sakıt olamaz.


(5) Hattâ iki gün oruç tutup, üçüncü gün miras veya sair vech ile kaadir olsa, malen kefaret etmek, lâzım gelir.


(6) Hastalık gibi, bir özrü-şer'îye ve hattâ, kadın kısmı âdet sebebiyle, arkaarkaya tutamasa, tekrar başlar.


(7) Cezanın lüzumu, özür olmamasiyle mukayyeddir. Ceza müteazzir oldukta,iylâ dahi, sakıt olur: Kölenin âzâdını zevcenin —vikaına— tâlik etmek suretinde,kölenin vefat etmesi gibi ki, iylâ sakıttır. Kölenin satılması dahi, vefat etmesi gibiolup, ancak —takarrüptan evvel— efendisinin milkine avdet etmesi takdirinde, iylâmünakit ve —takarrüpten sonra— avdet eylemesi suretinde, gayri münakitolur.


(8) Tenbellik gibi, nefsin kötü bir haline mebni olan, meşakkate itibar olunmaz. Yüz rekât iylâ değildir. Bunun kıyası: işi yüz hatm etmeğe, yahut yüz cenazeye gitmeğe tâlik ile muvlî, olmaktır.


(9) İylâ müddetinde, zevcin — mukareneti — diyaneten lâzım, ve bu baptakendisi şer'an, mutaliptir. Mukarenette bulunmazsa, âsim olur. Hâkim ona cebirbile, eder. İylâ müddetinden az olan yemin, böyle değildir.


(10) Kazaen, niyyete muhtaç olmayan sözlerdendir.


(11) İylâ, muayyen müddetiyle muvakkat ve müebbet kaydiyle, mukayyet olduğu gibi, müddetsiz dahi olur ki, buna, Netif sahibi, (iylâi meçhul) demiştir. Nemüddet ve ne de kaydi-ebet olmayarak «yemin olsun ki, sana- yakınlık etmem»demek gibi ki, bunun da hükmü, ebedî olanın hükmü gibidir.


(12) Zeyd, zevcesi Hinde «vallahi döşeğine girmeyeyim» dedikte, iylâ niyyetedip, dört ay geçip mukarenete kaadir iken mukarenette bulunmasa, Hind baineolur mu? Cevabı: olur.


(13) Mâniin hastalık ve zevc hakkında yaşlılık, ve zevce hakkında küçük bulunmak, yahut geçimsizlik gibi, haller olması lâzımdır, ihram ve itikâf gibi, aczihükmî, bu bapta muteber değildir. Ve aczi hakikinin, iylâ vaktinden, müddetin geçmesine kadar, devamı şarttır. Sahih olan, iylâ edip te, sonra mariz olan kimsenin,fey'i mukarenetsiz olmaz. Lisanen olan fey zamanında, nikâhın bekası dahi, şarttır.Zevc zevceyi ibâneden sonra ona fey etmiş olsa, iylâ sâkıt olmaz.