4- Hz. Aişe
Sünnete hizmeti büyük olanlardan biri Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´dir: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın yegane bâkire zevceleri ve Hz. Ebu Bekir es-Sıddîk (radıyallahu anh)´ın kızıdır. Annesi Ümmü Rumân´dır. 2210 adet hadîs rivâyetiyle müksirûn arasında yer alır.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onunla, Hz. Hatice´nin vefatından üç yıl sonra evlenmiştir. Hz. Hatice (radıyallahu anhâ)´nın vefatı hicretten üç yıl önce olmuştur, dört veya beş yıl önce öldüğü de söylenmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´le nikahlandığı zaman Hz. Aişe altı veya yedi yaşında idi. Ancak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hicretten sonra Medine´de gerdek yapmıştır ve bu sırada Hz.Aişe dokuz yaşındadır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Aişe´ye Kızkardeşi Esmâ´nın oğlu Abdullah İbnu Zübeyr´in ismiyle Ümmü Abdillah diye künye vermiştir.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin Peygamberimizin (aleyhissalâtu vesselâm) yanında müstesna bir yeri vardı. Onu diğer zevcelerinden daha çok severdi. "Aişe´nin diğer kadınlara üstünlüğü "serîd"in diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir" derdi.[74] Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e Ashab´tan biri hediye göndermek istese Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın Hz. Aişe´yle beraber olduğu günü kollardı. Çünkü onunla birlikte olduğu zaman gelen hediyeleri kabul ederdi. Bu durum diğer hanımların şikâyetine sebep oldu. Hepsinin gününde gelen hediyeleri kabul etmesini taleb ettiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öbürleri adına teklifi getiren Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)´ya cevap vermez. Üç defa ısrar edince:"- Ey Ümmü Seleme! Aişe hakkında beni üzmeyin. Zira, Allah´a yeminle söylüyorum, hiçbir zaman ondan başkasının yorganı altında iken bana vahiy gelmemiştir." cevabını verir.Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın risâlet şahsiyeti nokta-i nazarından Hz. Aişe´nin üstünlüğünü te´yid eden şu vak´a da kayda değer: Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Aişe! İşte Cebrâil! Sana selam söylüyor" buyurur. Hz. Aişe de: "Ve aleyhi´s-selam ve rahmetullahi" der.Hz. Aişe´nin faziletini tesbit ve te´yid eden bir diğer rivâyette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in onunla evlenmesi söz konusu olduğu sıralarda, Cebrail (aleyhisselam) rü´yada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a yeşil renkli bir ipek kumaş içerisinde Hz. Aişe´nin suretini göstererek: "İşte senin dünyada ve âhirette zevcen" buyurur. Rivâyetler, Hz. Aişe´nin rüyada, bu şekilde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a iki defa gösterildiğini belirtir.Amr İbnu´l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Zâtu´s-selâsil Gazvesi´ne komutan yapmıştı. (Yanında en sevgili kimse olduğum için beni komutan yaptığını düşünerek) huzuruna çıkarak:
"Ey Allah´ın Resûlü, size, insanların en sevgili olanı kimdir?" dedim.
- "Aişe!" diye cevap verdi.
- "Sonra kim?" dedim. Bu sefer de:
- "Babası!" diye cevap verdi".
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerine karşı tefâhur için, kendisinin on noktadan üstün olduğunu söyleyecektir:
"Ben on vasıfla üstün kılındım: Cebrâil suretimi getirdi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bâkire olarak sâdece benimle evlendi, annesi ve babası da muhâcir olan zevcesi sâdece benim. Allah, benim suçsuzluğum üzerine semâdan âyet indirdi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) benimle berâber iken vahye mazhar olurdu, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve ben aynı kabtan guslederdik, ben onun önünde uzanmış yatarken namaz kılardı, (hastalığında ben tedâvi ettim) benim göğsüme dayalı olarak benim odamda ve benim gecemde son nefesini verdi, benim odamda defnedildi."
Rivâyetler Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin Cebrâil (aleyhisselam)´i odasında, Dıhye suretinde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´le alçak sesle konuşurken gördüğünü belirtir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu rü´yetin vukuuna -tahkikle- kâni olunca: "Şurası muhakkak ki, büyük bir hayır gördün" buyurmuştur.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´ya tanınan bu imtiyazlı durum, gerçekten boşa değildir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın getirdiği risalet´e, yani İslâm´a hizmeti büyük olmuştur. Herşeyden önce, müstesnâ bir kabileyete sâhiptir. Zekîdir. Çok hadîs bilmenin yanında, hadîslerden hüküm çıkarmada mâhirdir, yâni fıkıh yönü de vardır. Şa´bî gibi bazıları Abdullah İbnu Ömer için bile: "İyi bir hadîsçi olmakla birlikte, iyi bir fakîh değildir" dedikleri halde, sahâbenin büyüklerinin Hz. Aişe´den ferâiz sorduğunu, Ata´nın: "Aişe insanların en fakihlerinden, rey yönüyle en isabetlilerindendir." dediği belirtilir. Ebu Musâ: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ashabı olan bizler herhangi bir hadîs´i anlamak veya herhangi bir meseleyle ilgili hadîs hatırlamakda zorluk çeksek Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´ya sorardık da onda mutlaka bir ilim (hadîsse yorumunu, hâdiseyse hükme bağlıyacak uygun bir hadîsi) bulurduk" der. Mesruk, Hz. Aişe´den bir hadîs rivâyet etse, hadîsin kıymetini tebârüz ettirmek için: "Bana Sıddık´ın kızı Sıddîka, kusurlardan tebrie edilmiş kusursuz zât (el-Berî´etu´l-Müberre´e) rivâyet etti" derdi. Zührî de:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerinin ve hattâ bütün kadınların ilmi toplansa, Aişe´ninki hepsini geçer" demiştir.
Aslında Hz. Aişe´nin üstünlüğü hadîs ve fıkıh bilgisine münhasır değildir. Devrinde muteber olan pek çok "kültür" dalında mümtaz olduğu belirtilir. Bu cümleden olmak üzere Urve: "Ben, der, fıkıhta olsun, tıpta olsun, şiirde olsun, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´dan daha bilgin birisini görmedim." Urve devamla: "Aişe´nin, ifk kıssasından başka hiçbir fazileti olmasa bile, tek başına bu rıza, fâzîlet olarak ona yeter, zira kıyamete kadar okunacak olan Kur´ân´ın bir bahsi onun hakkında nâzil olmuştur" der".[75]
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan çok rivâyette bulunurdu. Kendisinden, başta Hz. Ömer pekçok sahâbe ve Tâbiîn hadîs rivâyet etmiştir. Hz. Ömer (radıyallahu anh)´ın ondan naklettiği hadîslerden bir tanesi şudur:
"Ata binin, ok atın, ayakkabı giyin. Yabancıların ahlâkından, içki içilen bir sofraya oturmaktan sakının. Bir erkek veya kadın mü´min için peştemalsiz -hastalık hâli hâriç- hamama girmesi helâl değildir". Zira, Aişe (radıyallahu anhâ) bana bildirdi ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) -benim yatağımda oturmuş halde iken- buyurdu ki: "Hangi mü´mine kadın, örtüsünü kendi evinden başka bir evde bırakırsa, kendisi ile Aziz ve Celîl olan Rabbi arasındaki edeb perdesini yırtmış olur".
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) dindar ve son derece cömerttir. Yıl orucu (savmu´d-dahr) tuttuğu rivâyetlerde gelmiştir. Sehâvetiyle ilgili olarak Ümmü Zerre (radıyallahu anhâ) şunu anlatır: "İbnu Zübeyr Hz. Aişe´ye yüzbin (dirhem)lik bir meblağı iki torba içinde gönderdi. Hz. Aişe bir tabak istedi. O gün oruçlu idi. Bu paraları tabak tabak halka dağıttı. Akşam olunca: "Kızım iftarlığımı getir" dedi. Ümmü Zerre
"- Ey mü´minlerin annesi, o dağıttığın paradan bir dirhemiyle de kendine et aldırıp şimdi onunla iftarını yapsan olmaz mıydı?" dedi. Hz. Aişe:
"- Böyle sert olma! O zaman hatırlatsan öyle yapardım" cevabını verdi." Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) yaptığı ibâdetleri yetersiz bulur, Allah´ın huzuruna öyle çıkmaktan korkardı. Bu sebeple ölüm yaklaştığı zaman, (Ebu Câfer´e göre tevbe olarak): "Keşke yaratılmasaydım, keşke bir ağaç, (şu ağacın yaprağı) olsaydım, tesbîh (ve ibâdetimi) yapar üzerimdeki (kulluk) borcumu eda ederdim" der. Keza Hz. Meryem´in sözünden[76] iktibas sûretinde "Keşke ölünce unutulup gitsem" dediği de rivâyet edilir. Bu bapta Amr İbnu Seleme´nin rivâyeti daha dokunaklıdır. Buna göre Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Allah´a kasem olsun! Bir ağaç olmayı ne kadar isterdim. Allah´a kasem olsun toprak olmayı ne kadar isterdim. Allah´a kasem olsun Allah´ın beni hiç yaratmamış olmasını ne kadar isterdim" derdi.
Yine ölümüne yakın, İbnu Abbas huzuruna girip, yukarıda kendisinden kaydettiğimiz, efdaliyetini ifâde eden vasıflarla kendisine iltifat eder. Ancak Hz. Aişe bundan memnun kalmaz. İbnu Abbâs (radıyallahu anh)´dan sonra yanına giren İbnu´z-Zübeyr´e: "Abdullah İbnu Abbâs beni övdü, bugün artık kimsenin beni övmesini işitmek istemiyorum, unutulup gitmeyi ne kadar isterdim" der. Yine rivâyet edilir ki, Hz. Aişe ölümü sırasında şu vasiyette bulunmuştur: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den sonra hâdiseler çıkardım, (Bu sebeple onun yanına defnedilmeye layık değilim), beni Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerinin yanına defnedin." Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin: "Evlerinizde oturun" (Ahzâb: 33/33) meâlindeki âyeti okuyunca başörtüsü ıslanıncaya kadar ağladığını görenler olmuştur.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) hicretin 57 veya 58. yılında bir ramazan günü vefat etmiştir. Vitir namazından sonra Bakî Mezarlığı´na defnedilir. Namazını da Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) kıldırır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu sesselâm)´ın vefatında 18 yaşında olan Hz. Aişe, vefat ettiği zaman 66 yaşındaydı (Radıyallahu anhâ). [77]
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onunla, Hz. Hatice´nin vefatından üç yıl sonra evlenmiştir. Hz. Hatice (radıyallahu anhâ)´nın vefatı hicretten üç yıl önce olmuştur, dört veya beş yıl önce öldüğü de söylenmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´le nikahlandığı zaman Hz. Aişe altı veya yedi yaşında idi. Ancak, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hicretten sonra Medine´de gerdek yapmıştır ve bu sırada Hz.Aişe dokuz yaşındadır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Aişe´ye Kızkardeşi Esmâ´nın oğlu Abdullah İbnu Zübeyr´in ismiyle Ümmü Abdillah diye künye vermiştir.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin Peygamberimizin (aleyhissalâtu vesselâm) yanında müstesna bir yeri vardı. Onu diğer zevcelerinden daha çok severdi. "Aişe´nin diğer kadınlara üstünlüğü "serîd"in diğer yiyeceklere üstünlüğü gibidir" derdi.[74] Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e Ashab´tan biri hediye göndermek istese Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın Hz. Aişe´yle beraber olduğu günü kollardı. Çünkü onunla birlikte olduğu zaman gelen hediyeleri kabul ederdi. Bu durum diğer hanımların şikâyetine sebep oldu. Hepsinin gününde gelen hediyeleri kabul etmesini taleb ettiler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) öbürleri adına teklifi getiren Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)´ya cevap vermez. Üç defa ısrar edince:"- Ey Ümmü Seleme! Aişe hakkında beni üzmeyin. Zira, Allah´a yeminle söylüyorum, hiçbir zaman ondan başkasının yorganı altında iken bana vahiy gelmemiştir." cevabını verir.Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın risâlet şahsiyeti nokta-i nazarından Hz. Aişe´nin üstünlüğünü te´yid eden şu vak´a da kayda değer: Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Ey Aişe! İşte Cebrâil! Sana selam söylüyor" buyurur. Hz. Aişe de: "Ve aleyhi´s-selam ve rahmetullahi" der.Hz. Aişe´nin faziletini tesbit ve te´yid eden bir diğer rivâyette, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´in onunla evlenmesi söz konusu olduğu sıralarda, Cebrail (aleyhisselam) rü´yada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a yeşil renkli bir ipek kumaş içerisinde Hz. Aişe´nin suretini göstererek: "İşte senin dünyada ve âhirette zevcen" buyurur. Rivâyetler, Hz. Aişe´nin rüyada, bu şekilde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a iki defa gösterildiğini belirtir.Amr İbnu´l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni Zâtu´s-selâsil Gazvesi´ne komutan yapmıştı. (Yanında en sevgili kimse olduğum için beni komutan yaptığını düşünerek) huzuruna çıkarak:
"Ey Allah´ın Resûlü, size, insanların en sevgili olanı kimdir?" dedim.
- "Aişe!" diye cevap verdi.
- "Sonra kim?" dedim. Bu sefer de:
- "Babası!" diye cevap verdi".
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerine karşı tefâhur için, kendisinin on noktadan üstün olduğunu söyleyecektir:
"Ben on vasıfla üstün kılındım: Cebrâil suretimi getirdi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bâkire olarak sâdece benimle evlendi, annesi ve babası da muhâcir olan zevcesi sâdece benim. Allah, benim suçsuzluğum üzerine semâdan âyet indirdi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) benimle berâber iken vahye mazhar olurdu, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve ben aynı kabtan guslederdik, ben onun önünde uzanmış yatarken namaz kılardı, (hastalığında ben tedâvi ettim) benim göğsüme dayalı olarak benim odamda ve benim gecemde son nefesini verdi, benim odamda defnedildi."
Rivâyetler Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin Cebrâil (aleyhisselam)´i odasında, Dıhye suretinde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´le alçak sesle konuşurken gördüğünü belirtir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bu rü´yetin vukuuna -tahkikle- kâni olunca: "Şurası muhakkak ki, büyük bir hayır gördün" buyurmuştur.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´ya tanınan bu imtiyazlı durum, gerçekten boşa değildir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın getirdiği risalet´e, yani İslâm´a hizmeti büyük olmuştur. Herşeyden önce, müstesnâ bir kabileyete sâhiptir. Zekîdir. Çok hadîs bilmenin yanında, hadîslerden hüküm çıkarmada mâhirdir, yâni fıkıh yönü de vardır. Şa´bî gibi bazıları Abdullah İbnu Ömer için bile: "İyi bir hadîsçi olmakla birlikte, iyi bir fakîh değildir" dedikleri halde, sahâbenin büyüklerinin Hz. Aişe´den ferâiz sorduğunu, Ata´nın: "Aişe insanların en fakihlerinden, rey yönüyle en isabetlilerindendir." dediği belirtilir. Ebu Musâ: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ashabı olan bizler herhangi bir hadîs´i anlamak veya herhangi bir meseleyle ilgili hadîs hatırlamakda zorluk çeksek Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´ya sorardık da onda mutlaka bir ilim (hadîsse yorumunu, hâdiseyse hükme bağlıyacak uygun bir hadîsi) bulurduk" der. Mesruk, Hz. Aişe´den bir hadîs rivâyet etse, hadîsin kıymetini tebârüz ettirmek için: "Bana Sıddık´ın kızı Sıddîka, kusurlardan tebrie edilmiş kusursuz zât (el-Berî´etu´l-Müberre´e) rivâyet etti" derdi. Zührî de:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerinin ve hattâ bütün kadınların ilmi toplansa, Aişe´ninki hepsini geçer" demiştir.
Aslında Hz. Aişe´nin üstünlüğü hadîs ve fıkıh bilgisine münhasır değildir. Devrinde muteber olan pek çok "kültür" dalında mümtaz olduğu belirtilir. Bu cümleden olmak üzere Urve: "Ben, der, fıkıhta olsun, tıpta olsun, şiirde olsun, Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´dan daha bilgin birisini görmedim." Urve devamla: "Aişe´nin, ifk kıssasından başka hiçbir fazileti olmasa bile, tek başına bu rıza, fâzîlet olarak ona yeter, zira kıyamete kadar okunacak olan Kur´ân´ın bir bahsi onun hakkında nâzil olmuştur" der".[75]
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan çok rivâyette bulunurdu. Kendisinden, başta Hz. Ömer pekçok sahâbe ve Tâbiîn hadîs rivâyet etmiştir. Hz. Ömer (radıyallahu anh)´ın ondan naklettiği hadîslerden bir tanesi şudur:
"Ata binin, ok atın, ayakkabı giyin. Yabancıların ahlâkından, içki içilen bir sofraya oturmaktan sakının. Bir erkek veya kadın mü´min için peştemalsiz -hastalık hâli hâriç- hamama girmesi helâl değildir". Zira, Aişe (radıyallahu anhâ) bana bildirdi ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) -benim yatağımda oturmuş halde iken- buyurdu ki: "Hangi mü´mine kadın, örtüsünü kendi evinden başka bir evde bırakırsa, kendisi ile Aziz ve Celîl olan Rabbi arasındaki edeb perdesini yırtmış olur".
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) dindar ve son derece cömerttir. Yıl orucu (savmu´d-dahr) tuttuğu rivâyetlerde gelmiştir. Sehâvetiyle ilgili olarak Ümmü Zerre (radıyallahu anhâ) şunu anlatır: "İbnu Zübeyr Hz. Aişe´ye yüzbin (dirhem)lik bir meblağı iki torba içinde gönderdi. Hz. Aişe bir tabak istedi. O gün oruçlu idi. Bu paraları tabak tabak halka dağıttı. Akşam olunca: "Kızım iftarlığımı getir" dedi. Ümmü Zerre
"- Ey mü´minlerin annesi, o dağıttığın paradan bir dirhemiyle de kendine et aldırıp şimdi onunla iftarını yapsan olmaz mıydı?" dedi. Hz. Aişe:
"- Böyle sert olma! O zaman hatırlatsan öyle yapardım" cevabını verdi." Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) yaptığı ibâdetleri yetersiz bulur, Allah´ın huzuruna öyle çıkmaktan korkardı. Bu sebeple ölüm yaklaştığı zaman, (Ebu Câfer´e göre tevbe olarak): "Keşke yaratılmasaydım, keşke bir ağaç, (şu ağacın yaprağı) olsaydım, tesbîh (ve ibâdetimi) yapar üzerimdeki (kulluk) borcumu eda ederdim" der. Keza Hz. Meryem´in sözünden[76] iktibas sûretinde "Keşke ölünce unutulup gitsem" dediği de rivâyet edilir. Bu bapta Amr İbnu Seleme´nin rivâyeti daha dokunaklıdır. Buna göre Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Allah´a kasem olsun! Bir ağaç olmayı ne kadar isterdim. Allah´a kasem olsun toprak olmayı ne kadar isterdim. Allah´a kasem olsun Allah´ın beni hiç yaratmamış olmasını ne kadar isterdim" derdi.
Yine ölümüne yakın, İbnu Abbas huzuruna girip, yukarıda kendisinden kaydettiğimiz, efdaliyetini ifâde eden vasıflarla kendisine iltifat eder. Ancak Hz. Aişe bundan memnun kalmaz. İbnu Abbâs (radıyallahu anh)´dan sonra yanına giren İbnu´z-Zübeyr´e: "Abdullah İbnu Abbâs beni övdü, bugün artık kimsenin beni övmesini işitmek istemiyorum, unutulup gitmeyi ne kadar isterdim" der. Yine rivâyet edilir ki, Hz. Aişe ölümü sırasında şu vasiyette bulunmuştur: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´den sonra hâdiseler çıkardım, (Bu sebeple onun yanına defnedilmeye layık değilim), beni Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın diğer zevcelerinin yanına defnedin." Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)´nin: "Evlerinizde oturun" (Ahzâb: 33/33) meâlindeki âyeti okuyunca başörtüsü ıslanıncaya kadar ağladığını görenler olmuştur.
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) hicretin 57 veya 58. yılında bir ramazan günü vefat etmiştir. Vitir namazından sonra Bakî Mezarlığı´na defnedilir. Namazını da Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) kıldırır. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu sesselâm)´ın vefatında 18 yaşında olan Hz. Aişe, vefat ettiği zaman 66 yaşındaydı (Radıyallahu anhâ). [77]
HADİS TARİHİ
- Hadis Tarihi
- Kur´ânî Âmiller
- Nebevî Âmiller
- Resûlullah´ın, Sünnetin Öğrenilmesine Teşvikleri
- Sormaya Teşvîk
- Konuşma Tarzı
- Suffe Mektebi´nin Tesîsi
- İlme Teşvîk
- Sahabelerle İlgili Âmiller
- Ümmühâtu´l-Mü´minîn´in Rolü
- Yazılı Vesikalar
- Gazveler
- Veda Haccı
- İhtida Heyetleri
- Elçi Ve Memurlar
- Zabt Ve Tesbitte Mühim Bir Prensip: Asla Uygunluk.
- Hadislerin Yazıyla Tesbiti
- Câhiliye Devrinde Okuma Yazma Durumu
- Hadisin Yazılmasını Yasaklayan Rivâyetler
- Hadîslerin Yazılmasına İzin Veren Rivayetler
- Abdullah İbnu Amr İbni´l-As´ın Sahîfe-i Sâdıka´sı
- Ebu Hüreyre´nin Sahife-i Sahîha´sı
- Hz. Ali´nin Sahîfesi
- Câbir İbnu Abdillah Sahîfesi
- Enes İbnu Malik´in Sahifesi
- Semüre İbnu Cundeb Sahîfesi
- Abdullah İbnu Abbâs´ın Sahîfeleri
- Hadîs Yazma Yasağının Mahiyeti
- Hz. Peygamber (Aleyhissalâtu Vesselâm)´den Sonra Ashâbın Tavrı
- Hz. Ebu Bekir (Radıyallahu Anh)´in Tereddüdü