Âbâr (kuyular)

Abâr yahut âbâr, kuyular demektir ki, kuyu mânâsına olan bi'r sözünün cem'idir.


Kuyu, ne kadar çok sulu olursa olsun, suyun yüz sahası itibariyle, küçük havuz demek olduğundan, necaset ile pislenmiş olup, bir bakışta, necasetin, çamur ve taşlara bulaşacağı cihetiyle, bulaşan pisliğin temizlenmesi imkânsız olması cihetiyle, akar su hükmünde olarak, pislik eseri, suyun evsafından birinde, aşikâr olmadıkça, kuyu, pislenmiş biie sayılmamak, rey ve kıyas iktizasından iken, kıyas hilâfına olarak, kuyuların, pisliklerin bulaşması ile, hem pislenmiş olmasına ve hem de, ona mahsus usul ile temizlenmesine hüküm olunmuştur. Kuyuların temizlenmesi, içindeki necisin, nev'ine göre, aşağıda gösterildiği üzere, üç mertebede olur: Külliyen boşaltmak, kırk kova su boşaltmak, yirmi kova su boşaltmak.


Kuyudan su çekmeğe (istika) ve kuyunun suyunu boşaltmağa (nezh) denir. Biz burada nezhi, zikrolunduğu üzere üç mertebe itibar edeceğiz. Ve nezhi külliye de nezh diyeceğiz.


(Nezhi küllî) kuyunun tamamen boşaltılması demektir.


Kuyu pislenirse, tamamen boşaltılır. Kuyunun pislenmesi: İçine gübre (1) nevi müstesna olmak üzere bir katre kan veya sidik (2) yahut şarap misilli - az dahi olsa . akıcı necaset karışmak (3) ve insan, yahut koyun ve keçi gibi büyük cüsseli (4) hayvan ve köpek düşüp ölmek ve - ölsün ölmesin - hınzır düşmek ve düşen hayvan - serçe, fare gibi cüssesi küçük bile olsa - öldükten sonra şişmek (5) yahut dağılmak veyahut tüyü dökülmek iledir.


İşte, bu hallerde, kuyunun suyu tamamen boşaltılır. Yâni, kuyunun pislenmesine sebep olan şey, çıkarıldıktan sonra, kuyuda bir kovayı dolduracak kadar su kalmayıncaya değin, kuyu boşaltılır.


Son kova kuyunun ağzından ayrılmakla, hem kuyu hem de çekenin elleri, su kovası, ipi ve makarası temiz olup, taşların yıkanmasına ve çamurların nakline hacet kalmaz. Bulanık su ile beraber kuyudan çıkan çamurları - ihtiyaten - duvar sıvasında kullanmamalıdır.


Kuyu kaynağının çok zengin olmasından dolayı, tamamiyle boşaltılması mümkün olmadığı takdirde, kuyudan, orta büyüklükte bir kova ile, iki yüzden üç yüz kovaya kadar su çekilir. Bunun iki yüz kovası vacip yüz kovası da nezahetin tezyidi için müstehaptır.


Daha iyisi ve ihtiyatlısı, kuyuda bulunan su, su ilmine vâkıf olan iki şahidi âdilin şehadetleriyle takdir edilip, o mikdar su boşaltılır. Eğer şahitler, bu kuyuda, meselâ, (bin kova su vardır) derlerse, o kadar su çıkarılmak lâzım olur.


Takdir edilen suyun çıkarılmasından sonra, fazla suyun çıkarılması ve boşaltma sırasında kovanın ağız ağıza dolmuş bulunması lâzım gelmez. Ekser kısmının dolmuş olması yeter.


Vacip olan mikdarın, bir günde çekilmesi mümkün olmadığı takdirde, ertesi günlerde, çekilmeğe devam edilerek, geri kalanı çekilerek tamamlanır.


(Kırk kova kadar su boşaltılması), şu suretle olur: Kuyuya tavuk yahut kedi veyahut bu büyüklükte bir hayvan ölü olarak düşse veya düştükten sonra ölse, fakat şişmese. (Şişerse tamamiyle boşalması gerekir.)


Düşen çıkarıldıktan sonra, (orta büyüklükte) bir kova ile, kırk kova su çekmek vaciptir. Altmış kovaya kadar fazlası, müstahaptır.


(Yirmi kova kadar su boşaltılması), şu suretle olur: Kuyuya fare, serçe, yahut, bu cüssede bir hayvan, düşüp ölmek ve şişmemek. (Dışarıda öldükten sonra düşmek de bu hükümdendir. Kurumuş fare ölüsü de böyledir).


Düşen çıkarıldıktan sonra, orta büyüklükte bir kova ile, yirmi kova su çekmek vaciptir. Otuz kovaya kadar fazlası müstahaptır.


(Büyüklükte, fare ile kedi arası olan hayvan, fare hükmünde ve kedi ile köpek arası olan hayvan da, kedi hükmündedir.


Murabba yüz arşın veya daha ziyade genişlikte su dolu olan, su hazneleri ve su sarnıçları, büyük havuz hükmünde olmakla, bunların içlerine, beygir dahi düşüp ölse, külliyen boşaltılması lâzım olmayıp, bunların pislenmeleri suyun üç vasfının birinde pislik eseri aşikâr görülmekledir.


Eğer bunların yüzölçümleri, yüz arşından az ise, küçük havuz olmakla, onlara da, meselâ, fare düşmek halinde, yirmi kova su çekmekle mi temiz olacağı, yoksa bu hükmün, (alâ hılâfilkıyas) kuyulara münhasır olmak ve (kıyas hilafı) olan şey, ahara (kıyaslanamamak) cihetiyle, onların tamamen boşaltılmak mı lâzım geleceği hakkında, (ihtilâf vâki) olup, (Dürrü Muhtar sahibi), ekser kısmı yere gömülü olan, büyük küpler gibi, onların da, kuyu hükmünde olacağını yâni güvercin gibilerin ölüsünde kırk, ve fare gibilerin ölüsünde de yirmi kova su çekilmekle temizleneceğini beyan etmiştir.


Sahibi Reddi Muhtar ise, bu söz, sarnıç hakkında müsellem ise de, gömülü büyük küp hakkında müsellem olamaz, çünkü, ona kuyu ismi verilemez, ekser kısmının yerde gömülü olması dahi, ne örfen, ne de lûgaten, onu, kuyu hükmüne sokamaz, demiştir.


Kuyu, (baar) yâni deve, koyun, keçi tersi, (revs) yâni at, katır, eşek tersi, (hisy) yâni sığır ve manda tersi ile pislenmiş sayılmaz.


Kırlarda olan kuyular ile şehir ve köylerde bulunan kuyular arasında bu hususta fark olmadığı gibi, düşen tersin, yaş veya kuru, sağlam veya kırık olması arasında dahi fark yoktur. Meğer ki, sayılan pislikler, çok ola.


Çok demek, görenin gözüne çok gelmesi demektir. Nitekim az dahi, görenin (az) dır demesidir. Yahut, çok denilince, çekilen her kovanın o pisliklerden hâlî olmaması demektir.


(Sayılan (tersler) çok olursa, kuyunun külliyen boşaltılması gerekir)


Güvercin ve serçe gibi eti yenilen kuşların tersi - gerek su kabında, gerek kuyuda bulunsun - suyu pis etmez.


Tavuk, kaz, ördek müstesnadır ki, bunların tersi, suyu müfsid ve kuyudan suyun tamamiyle boşaltılmasını muciptir.


Eti yenilmeyen kuşların tersi dahi özürlenmekten ihtizaren, suyu ifsad etmez. Yırtıcı kuşların tersi ifrat derecede olursa, elbise ve çamaşırı ve kaplardaki suları ifsat ederse de, kuyu müfsit olmaz. (Elbise ve çamaşırın ifsadı, namazın sıhhatına mânidir).


(Kaz ve ördek hariç), berrî olsun, bahrî olsun veyahut, hem berrî hem de bahrî bulunsun, akıcı kanı olmayan hayvanın suda ve sair mayilerde ölmüş olması, onu pislemez: Çekirge, arı sinek, böcek, yılan, akrep, kurbağa, balık, pire, tahtakurusu, su köpeği ve su domuzu.


İnsanın, yahut sığır, koyun gibi eti yenen hayvanlardan birinin, kuvuya düşüp, diri çıkması halinde, üzerinde pislik olduğu yakînen bilinmedikçe, su pis olmaz.


Ester ve hımârın, atmaca, şahin ve çaylak gibi yırtıcı kuşların, kurt, köpek, kaplan, maymun ve çakal gibi canavarların dahi kuyuya sadece düşmesiyle yâni, kuyu içinde ölmemek ve salyası suya bulaşmamak şartiyle su meşkûk ve pis olmaz. Zira, domuzdan mâda, her hayvanın zahîri dirilik halinde temizdir. (Meşkûkiyet, v.b. salyanın bulaşması neticesidir. Meselemizde ise, onun yokluğu mefruzdur).


Eğer, kuyuya düşen hayvanın salyası, suya ulaşırsa, taharet ve necaset hükümlerince, o su salyaya tabî olmakla, salya necis ise, vücuben kuyunun külliyen boşaltılması lâzım olur (6). Mekruh ise, birkaç kova ve bir kavle göre yirmi kova su boşaltılır (7).


(Her hayvanın teri salyası hükmünde olmakla o hususta dahi, su, salya hükmüne tâbidir. Artıklar bahsine bakınız.)


Şimdiye kadar bildirilen, kuyu meseleleri, şu veçhile hülâsa edilebilir:


Külliyen veya kısmen, suyun boşaltılmasını mucib olmak üzere, kuyuya düşen şey, pislik yahut hayvan olmaktan hâlî değildir. Pisliğin hükmü malûm olmuştur ki, kuyu onunla pislenip boşaltılır. Hayvanın insana dahi şümulü vardır. İnsanın gayri olan hayvan, hınzır gibi (aynen necis) olup olmamaktan ve (aynen necis) olmayanlar, (eti) yenilip yenilmemekten hâlî değildir. Bunlar dahi, kuyudan diri veya ölü çıkarılmış olmaktan ve ölü olanı, şişmiş olup olmamaktan hâlî olmaz.


İmdi; kuyuya düşen insan, diri çıkarıldığı ve bedeninde (hades) yâni hakikî veya hükmî necaset olmadığı ve kendisi su ile istinca (8) etmekte bulunduğu takdirde su fasid olmaz. Eğer, üzerinde hakikî necaset var ise su pislenmiş olup, kuyunun külliyen boşaltılması lâzım gelir. Ve eğer necasetten ârî, fakat (sahibi hades) ise, bedenine vâsıl olan su, ondan ayrılmakla müstamel olup, ekseri gayri müstamel olmakla, kuyudan su boşaltılması lâzım gelmez.


Düşen insan, kuyudan ölü olarak çıkarıldığında - Müslüman bebek dahi olsa - kuyunun külliyen boşaltılması gerekir (9).


Kuyuya cenaze düşmesi halinde, müslim olduğuna göre, gasilden sonra ise, suya halel gelmez. Gasilden önce ise, su müstamel olmuş olur. (galibi yine, gayri müstameldir).


Düşen gayri müslim ise, bedenen necaset bulunmak agleb olmakla, su fasid olmak ve kuyu, tamamen boşalmak lâzım gelir.


Kuyuya düşen, hayvan olduğuna göre, eğer (aynen necis) ise, diri dahi çıksa ve ağzının suya değmediği farzolunsa bile, kuyu tamamen boşaltılır.


(Aynı necis): Hınzır'dır. Köpek, aynı necis değildir. Kuyuya düşen, aynı necis değil ise, diri çıkarıldığına göre, eti yenilip yenilmediğine bakılır, eti yenilen cinsten olup ta, bedeninde pislik olmadığı dahi belli olursa, hiç bir şey lâzım gelmez. Eti yenilmez ise, cesedi temiz olmak şartı ile, ağzının, suya değip değmediğine bakılır, ağzı suya değmiş ise, salyası suya karışmış olacağından, onda (artık) hükümleri cari olur. (Artığı mekruh olanın suya isabetinde (ihtiyaten) on kova yahut daha ziyade boşaltılır. Eşek ve katırın düşmesiyle kuyunun suyu meşkûk olmamak sahihtir).


Farzı muhal olarak, ağzı suya değmemiş ve cesedi dahi tahir bulunmuş ise, bir şey lâzım gelmez.


Ölü çıkarıldığına göre, gerek yenilir, gerek yenilmez olsun, şişmemiş ise, cüssesine göre, küllî boşaltma veya cüz'î boşaltma lâzım gelip, şişmiş ise (10) küçük cüsseli dahi olsa, küllî boşaltma lâzım olur. (Cüz'î boşaltma, yirmi kovadır).


(Fare- yavrusu gibi, pek küçük olan kanlıların düşmesinde, İmamı Azama göre, on kova, imameyne göre ise, yirmi kovadır. Dört fare, bir fare hükmünde, beşten dokuza kadar kedi hükmünde, on fare de köpek hükmündedir) .


Tavuktan çıkan taze yumurta ve anasından henüz doğmuş olan kuzu, üzerinde pislik olduğu malûm olmadıkça, - yaş dahi olsa - içine düştüğü, su ve mayii ifsad etmez, çünkü, mahrecinin yaşlığı necis değildir.


Et kokmak ve yemek ekşimek ile pis sayılmaz.


Kuyuda leşten başka bir pislik görülmek meselesinde, görüldüğü vakitten itibaren, kuyu pislenmiş olup, işbu ölü hayvanın kuyuda görüldüğü vakit, düşme zamanı malûm ise, bilâ-hilâf bilinen düşme zamanından muteberdir. Hâdisenin vukuu zamanı malûm değil ise, (indel-imam) onun hükmünde tafsilat vardır. Şöyle ki:


Şişmiş v.s. olmadıkça, ihtiyaten bir gün ve bir geceden, şişmiş, tüyü dökülmüş ve dağılmış ise, üç gün ve üç geceden itibaren kuyu pislenmiş sayılır. Çünkü şişmek eskimek alâmetidir (11).


O müddet içinde, abdestsizler oradan abdest almış ve büyük hadesi olanlar, iğtisal etmişler ise, onları ve onlar ile kılınan namazları, iade etmek lâzım gelir. Çünkü, mâni olan hades yakînen sabit ve zail olan abdest ve gusülde şek vaki' olup, yakîn ise, şek ile zail olur.


Eğer abdestliler ondan abdest almış, yahut necis olmayan çamaşır onunla yıkanmış ise, icmaan iade lâzım gelmez. Zira, sıhhatin muktezası olan taharet mevcuddur. Manî'de şek vaki' olmuştur ki, o da, o suyun mevzii taharete isabetidir. Namaz ise, şek ile bâtıl olmaz.


Eğer, çamaşırı o su ile yıkamışlar ve ondan abdest almışlar ise, onlara ancak, o çamaşırı yeniden yıkamaktan başka bir şey lâzım olmaz. Çünkü, bu suret, çamaşırda isabet zamanı malûm olmayan necaset (mania) bulunmak kabîlindendir ki, bunda sahih olan namaz iade olunmamaktır. (Lâkin necaset kuru ise, isabet vaktini aramak gerektir. Zira kurumuş olduktan sonra, «şimdi isabet etmiştir» denemez, meğer ki, zaman, onun isabetinden sonra kurumasına muhtemel ola). - İndel-İmameyn, sonradan olan bir işin, yakın bir zamana izafeti asıl olmak kaidesine binaen, kuyunun pislenmesine, pisliğin onda görülmesi zamanından itibaren, hükmolunup, ondan evvel kılınan namazları iade, ve o su ile yıkanmış çamaşırı, tekrar yıkamak lâzım gelmez (12). Meğer ki, vukuu zamanı kendilerince muhakkak ola.


Pisliği bilinen su ile, hamur yoğurulmuş olursa, o hamur, köpeklere atılır. Yahut davara yedirilir.


Pislenmiş olan kuyunun suyu çekilip yok olduktan sonra, yeniden gelen su temizdir. Çünkü giden pislik geri gelmez.


------------------


(1) Gübrelere dair hükümler ileride zikredilecektir.


(2) Yarasa hariç olmak üzere, ne sidiği olursa olsun. Necisler babına bakınız.Necasetin hafifi, sakîli sulara göre birdir.


(3) Kaz, ördek, tavuk tersi, insan tersi, kedi, köpek gibi etleri yenilmeyen hayvan tersleri ve kusuntuları ve salyaları, hep bu kısımdandır.


(4) Düşen hayvan pek küçük yavru ise, kedi hükmündedir.


(5) Bunlann, kuyuda ölmesi ile, dışarıda ölüp te, kuyuya atılmış olması müsavidir. Bu meseleye dair, ileride fazla malûmat vardır.


(6) Müellif, burada meşkûkü dahi, necise ilhak etmiş ise de isabet eylememiştir. Artık faslında, mai meşkûk, mai kalîle karışır ise, ona müsavi olmadıkça, onunla abdest almanın bilâ-şek caiz olacağı bildirilmiştir.


(7) Kuyudan su boşaltmanın en azı, yirmi kovadır. Bu boşaltma, tathir içindeğil, teskini kalb içindir. Hattâ, o kuyudan, su boşaltmadan, abdest almak caizdir.


(8) Su ile istinca etmeyen kimse, büsbütün temizlenmiş sayılamayacağından,böyle olan kimseler, girdiği az suyu ifsad ederler.


(9) Halife Hazreti Osman zamanında, Zemzem kuyusuna bir zenci düşüp ölmekle, sahabelerin huzurunda İbni Abbas ve İbni Zübeyrin fetvalariyle, Zemzem kuyusu külliyen boşaltılmıştır.


(10) Tüyleri dökülmüş ve kendisi dağılmış ise, külli boşaltma evleviyyettedir.


(11)Şişme, emsalinde, geçen haddin en azı üç gündür. Bilâ salât defn edilen,yıkanmış cenazenin, kabri üzerinde, namaz kılınmak dahi üç güne kadardır. Şişmemek dahi, hâdisenin yeni vukuuna delildir. O da bir gün ve bir gece ile takdirolunmuştur.


(12)Çünkü, fil-hal düşüp ölmek, yahut kuyuya onu rüzgâr, yahut bâzı hafîfulakıl kimseler veya çocuklar, yahut kuşlar atmış olmak caiz ve muhtemeldir. Yazılıdır ki, İmam ebu Yusuf; ben zaten İmamın kavli üzereydim, vaktâ ki, bir bostandaoturmakta iken, bir çaylağın ağzındaki leşi, kuyuya düşürdüğünü gördüm, İmamıMuhammed'in kavline rücû ettim, demiştir.