Talebeleri ve Mezhebi

Şüphesiz Ahmed İbnu Hanbel´in İslâm´a hizmeti mihne sırasında gösterdiği direnmeden ibaret değildir. Hadîsin kendisinden sonrakilere sıhhatlî bir şekilde intikâline de köprü olmuştur. Buhârî, Müslim, Şâfiî, Abdurrezzâk, Vekî, Ebu Kudâme es-Serahsî, Yahya İbnu Adem, Ebu´l-Kâsım el-Bagavî, iki oğlu Abdullah ve Sâlih, İbnu Vehbî gibi meşhurlar Ahmed İbnu Hanbel´in talebeleri arasında zikredilirler.[60]

Ahmed İbnu Hanbel, hüccet mertebesinde bir muhaddis olmaktan öte büyük bir fakîh ve müçtehiddir. Hanbelî Mezhebi´nin kurucusudur. Fıkhî görüşlerini öncelikle hadîslere dayandırır. Ehl-i hadîs denen ilmî bir guruba mensuptur. Bunlar her meseleyi hadîsle çözme taraftarıdır. "Bana göre Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´dan olma ihtimali bulunan bir söz (yani zayıf bir hadîs), insan sözünden (yani fukahânın kıyasından) daha iyidir" derler. Bu sebeple bir mesele ile ilgili zayıf bir hadîs varsa orada kıyası terkederek o zayıf hadîsle amel ederler. Hadîse olan bu kuvvetli bağlılık, bir kısım hükümleri pek zayıf hadîslere dayandırmaya sebep olmuştur.

Sahâbe´nin görüşlerine ittiba da Ahmed İbnu Hanbel´in mühim bir prensibidir. Bir konuda Ashâb´tan farklı iki veya üç görüş rivâyet edilmişse o konuda Ahmed´in iki veya üç görüşü var demektir. Bu tutumu sebebiyle, onu fukahadan addetmemek görüşünde olanlar bile çıkmıştır. İbnu Abdi´l-Berr ve Taberî gibi. Bu yüzden Hanbeliler Taberî´ye karşı husûmet beslerler. Ancak çoğunluk itibariyle İslâm âlimleri, onun müçtehîd bir fakîh olduğunu, mezhebinin diğer mezhepler gibi Kur´ân, sünnet, icma ve kıyâs´a dayandığını kabûl ederler. Ancak mübrem zaruretlerde re´ye cevaz verir ve imkân oldukça fıkhî âhkâmı doğrudan doğruya hadîsten çıkarır.

Hanbelîler, sünnete olan sıkı bağlılıkları sebebiyle, bid´atı reddetmede diğer mezhep mensuplarından daha çok şiddet gösterirler. 661-728 yıllarında (Miladî 1263-1328) yaşamış olan Takiyyud´dîn İbnu Teymiye ve onun sâdık talebesi Muhammed İbnu Kayyim el-Cevziye (751/1351) Hanbelî Mezhebi lehinde yeniden mücâdeleye girişmiş ve şu iki prensibte ısrar etmişlerdir.

1- Kur´ân ve hadîs´in aklî izâhını yâni te´vîl´i reddetmek.

2- Her çeşit bid´atı ve bu meyanda mezar ziyâretini, evliyâdan istimdadı reddetmek.

Birçok meselede icmayı ümmete muhâlefeti gerektiren bu davranış sünnî çevrelerde soğukluk uyanmasına sebep oldu. Kendilerini tekfire kadar götüren reaksiyonlar ortaya çıktı. Bu durum Hanbeli Mezhebi´nin gözden düşmesine yol açtı. O derece ki, İslâm Ansiklopedisi´nin verdiği bilgiye göre, 1906´da Ezher Üniversitesi´nin Hanbelilere mahsus bölümünde (Rivâku´l-Hanâbile´de) 3 Hanbeli muallimle 28 talebe kalmıştır. O yıl Ezher´de 312 muallim ve 9069 talebenin mevcudiyeti söz konusudur.

Onsekizinci asırda ortaya çıkan Vahhâbî hareketi de İbnu Teymiye´nin bir devamından başka bir şey değildir. Temelde, Hanbelî Mezhebi´nin ısrar ettiği, yukarıda kısaca temas ettiğimiz sünnet anlayışı yatar.[61]

Eserleri:

Ahmed İbnu Hanbel, bir çok eser vermiş bir zattır: Kitâbu´z-Zühd, Kitâbu´l-İlel, Kitâbu´s-Salât ve mâ Yelzemu fîhâ, er-Reddu alâ´l-Zenâdika ve´l-Cehmiyye fî mâ Şekket fîhi min Müteşâbihi´l-Kur´ân, Kitâbu´t-Taâti´r-Resûl, Kitâbu´s-Sünne, Fetâva, Mesâilu´s-Sâlih, et-Tefsîr, en-Nâsih ve´l-Mensûh, el-Müsned gibi.[62]