Seyahatin Neticeleri

Hadîs veya ilim yolunda yapılan seyahatler gerçekten müsmir neticeler hâsıl etmiştir. Bu sâyede, muhtelif ve uzak beldeler arasında kültürel bir bağ kurulmuş oldu. O zamanda, günümüzde olduğu gibi geniş kolaylıklara sâhip matbu muhâbere vasıtalarının (kitap, mecmua, gazete gibi) yokluğu düşünülürse söylemek istediğimiz husus daha iyi anlaşılır. Her tarafa dağılmış Ashabın, gittikleri yerlerde birbiriyle irtibatı olmayan ilim halkaları teşekkül etmeye başlamıştı. Arada başka bir nâşir-i efkar olmadığı için, her bölgenin ilmi oraya münhasır kalmaya mahkûmdu.

Şu halde seyâhatler bu kısırlığı giderdi. Uzak diyarlar buralarda ilim arayan tâliblerin, âlimlerin gayretiyle birleşti. Bütün hadîsler belli başlı merkezlerde toplandı.

Medeniyetin gelişmesinde, beşerî terakkinin meydana çıkmasında mühim bir âmil olan "farklı kültürlerin birbirini mayalaması" hâdisesi bu şekilde gerçekleşti. Tıpkı çiçekten çiçeğe koşarak bal yapan arı gibi diyar diyar dolaşan âlimler de İslâm´ın medeniyet peteğini işlediler.

Arap dilinin zenginliği icâbı her bölgede farklı şekillerde tezâhür eden İslâmî ve ilmî ıstılahlarda birliğe gidildi.

Âlimler birbirlerinin ictihad ve anlayışlarını kontrol ederek amel ve itikad da vahdete kavuştular.

Hadîslerin farklı turûkları, vücuhları elde edildi. Bu ise şâriin daha iyi anlaşılmasına zemin hazırladı.

Râvilerle ilgili bilgiler elde edildi. Cerh-tâdil ilmi ortaya çıktı.

Hülâsa, öncelikle hadîsçilerin başlattığı ilmî seyahat hareketleri, netice olarak, sâdece hadîs ilminin zenginleşmesinde rol oynamamış, bütün İslâmî ilimlerin gelişmesinde etkili olmuş ve dolayısıyla İslâm medeniyetinin kısa zamanda büyük bir parlama yaparak göz kamaştırıcı şaşaaya ermesinde rol oynamıştır.

İşte bu sebeple olacak ki, İbrahim Edhem gibi bir kalb ehli: "Allah, ashabu´l-hadîs´in rıhle´leri (yani ilim maksadıyla yaptıkları seyahatler) sebebiyle bu ümmetten belaları defediyor" diyecektir. [140]